ABD Senatosunun Cumhuriyetçi Parti üyesi Rand Paul CNN-USA ‘da katıldığı bir söyleşide İŞID’a silahların gönderilmesi işini, CIA eski Direktörü, ünlü “çuvalcı general”, yakınlarınca “Şetali” olarak çağrılan David Petraeus’un örgütlediğini söyledi.
David Patreus öyle bildiğiniz generallerden değil; daha çok bizim, “asmayıp da besleyelim mi?” Kenan Paşamızı hatırlatıyor! Acımasız, astığı astık kestiği kestik, üstelik de seçilmişlere hiç mi hiç saygısı yok! Dahası pek bir çapkın, çoluk çocuğa karışmış, or generalliğe yükselmişken hayatını kaleme alan Paula Broadwell isimli hatunla halvet olunca FBI işin içine girdi “Şeftali” Patreus’da CIA direktörlüğü görevinden istifa etti. İstifa etti de karanlık işlerden pek elini ayağını kesmedi Senatör Paul’un anlattıklarına göre: “ABD bölgede dizginlerin elinden gitmeye başladığını görünce, El Kaide’nin uzantısı İŞID’ı devreye soktu, Petraeus’da örgütü silahlandırma işini üstlendi...” Böylece Türkiye’nin İŞID’a silah verdiği palavrası da Başbakan ve hükümetle ilgili savrulan onca yalandan biri olarak kimilerinin suratında bir şamar kıvamında patladı!
Peki niye evlilik dışı ilişkisi nedeniyle CIA Direktörlüğünden istifa ettirilen Patraeus , İŞID’ı silahlandırmakla görevlendirilmiş? Çünkü ABD Savunma Bakanı Panetta, Petraeus’dan önce CIA Direktörüydü ve Petraeus’un Irak’ta konuşlandırılmış ABD Kuvvetlerinin komutanlığına getirilmesinde çok etkili olmuştu. Böylesine gizli bir iş için yakın dostunu seçmesi çok doğaldı.
ABD’nin Irak işgali ve sonrasını inceleyecek olursanız öyle rezillikler çıkar ki ortaya şaşırıp kalırsınız. Sivilleri gözünü kırpmadan, laf olsun diye öldüren özel güvenlikçilerden tutun bombardıman sırasında yıkılan binaları, yok olan yolları onarmak için ülkeye gönderilen milyarlarca doları yağmalayan sivil-asker bürokratları ve onların iş adamı ortaklarına, müzelerden binlerce yıllık sanat eserlerini çalıp Avrupa’da açık arttırmayla satan askerlere kadar nice üç kağıtçı çökmüştür Irak’ın üzerine akbaba gibi.
ABD’nin en büyük hatası Maliki’yi desteklemek ve onun ülkede istikrarı sağlayacağına inanmak olmuştur. Maliki “Baascı ve Saddam destekcisi” gerekçesiyle Sünnilere saldırmaya başlayınca istikrar daha kurulmadan yok olmuştur. “CIA bu durumu anında kavramış, İŞID gibi örgütlere silah ve para yardımı yapmaya başlamıştır.” (Senatör Paul)
Irak ve Suriye’deki kargaşaya bakılınca Kuzey Irak istikrarı simgeleyen tek bölge olarak kalmıştır. Türkiye 2012 yılında başlayarak Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimiyle çok sıkı bir işbirliğine girmiş, 2013 yılında ihracatı 12 milyar dolar ulaşmıştır. Türk inşaat şirketleri Kuzey Irak’ta gökdelenler, havaalanları, otoyollar yapmaktadır bu gün. Kuzey Irak’tan petrol ve doğal gaz Ceyhan’a akıyor. Geçen 2 Mayıs’ta açılan boru hattından her gün 200 bin varil petrol taşınıyor ki bu sayı 2015’de 1 milyona ulaşacak. Kuzey Irak’tan alınan petrolün bedeli Halk Bankasına yatırılıyor, ilk olarak 25 Haziran’da 93 milyon dolar hesaba geçti. Eğer Irak, Suriye’ye dönüşürse, Türkiye çıkarları ve bölgesel istikrar adına Kuzey Irak’ta kurulabilecek bağımsız bir Kürt devletinin baş destekcisi olacaktır. İŞID ve benzeri örgütlerin Petreus gibilerince silahlandırılmasının ardında yatan en büyük nedense Türkiye’nin enerji alanında güçlü bir oyuncu olmasını engellemektir. ABD’nin Suriye’deki katliama göz yumması, Suudi’lerin Sisi’yi desteklemesi, Irak’ta hala Maliki’den medet ummasının nedeni petrol ve doğal gazı elinin altında bulundurmak isteğinden kaynaklanmaktadır. Gezi’yle başlayan ve günümüze kadar uzanan orta oyunun en büyük nedeni de budur zaten. İstikrarsız bir Türkiye Kuzey Irak’la ilgilenemz, hele de başka bir iktidar başa geçerse eski günlere o saat dönülür ve Türkiye yeniden, ABD’nin buyruğundaki emir komuta zincirinin güvenilir bir halkasına dönüşür. Bu gün ABD milyarlarca dolarlık enerji kaynaklarından Türkiye’nin pay almasına göz yummamak için son kozlarını oynuyor. Ama artık Türkiye eski Türkiye değil, 10 Ağustos’da da “ebedi ve ezeli dostumuz” bunu bir kez daha anlayacaktır!