Dünyanın farklı bölgelerinden geleneksel mutfakları İstanbul’da buluşturan Gastronomist, Sultanahmet Meydanı’nında ilk organizasyonunu gerçekleştiriyor. İstanbul bu vesileyle birçok farklı kültürün de önemli mutfak temsilcilerini dört gündür ağırlıyor. Tarihi Yarımada’da düzenlenen organizasyon, geleneksel mutfak kültürleri üzerine gerçekleştirilen Türkiye’deki ilk uluslararası organizasyon. Ev sahibi Fatih Belediyesi Başkanı Mustafa Demir ile Gastronomist 2017 hakkında ve Tarihi Yarımada’nın gastronomi markası olması yolundaki süreci konuştuk.
Gastronomist 2017, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleri, Fatih Belediyesi’nin ev sahipliğinde, Anadolu Halk Mutfağı Derneği-Mutfak Dostları Derneği işbirliği ile düzenleniyor. Bu etkinlik için neredeyse bir yıldır Türkiye’nin iki önemli STK’sı (Anadolu Halk Mutfağı Derneği ve Mutfak Dostları Derneği) proje üzerinde çalışıyorlar. Amaç, ülke tanıtımında uluslararası bir etki oluşturabilmek. Ev sahibi Fatih Belediyesi Başkanı Mustafa Demir “Gastronomi alanında yapılan tüm çalışmalar çok kıymetli ama Fatih Belediyesi olarak biz Gastronomist 2017 ile farkımızı ortaya koyacağımızı düşünüyoruz” diyerek bu konuda iddialı olduklarının da altını çiziyor. Dünyanın önemli gastronomi yazarları, şefleri ve ilgili alanlardaki kanaat önderlerinden Greg Malouf, Anissa Helou, Sebastien Ripari, Michel Godet, Janna Gur, Maria Jose Sevilla, Alica Rios, Christian Plumail, Rizida Khusainova gibi isimleri “Gastronomik Paylaşımlar” başlıklı oturumlarda konuşmacı olarak ağırlıyor.
Neden Gastronomist?
Bize göre bir Türkiye Projesi olan Gastronomist, dünya mutfaklarının kıtalararası katılımlar ile temsil edileceği, konuk ülkelerden geleneksel reçete sunumlarının yapılacağı, Türkiye coğrafyasının kadim mutfak kültürünü yansıtan sunumlar, yemek sohbetleri, çocuk atölyeleri ve paneller gibi çok katmanlı etkinliklerin yer alacağı, dünyanın geleneksel mutfaklarını İstanbul’a taşıyacak çok özel bir proje. İçeriği çok dolu. Böyle bir projeyi hayata geçirmek de kolay olmadı.
Fatih Belediyesi olarak bu projeye destek verme süreciniz nasıl gerçekleşti?
Aslında bu biraz eski ve uzun bir süreç. 2004 yılında, Fatih’te ilk dönem göreve seçildiğimizde, Fatih’in güçlü ve zayıf yönlerini yaptırdığımız SWOT analizi belirlemiş ve projelerimizi de bu yönde geliştirmiştik. Gastronomi, Fatih’in en güçlü yanlarından biriydi ama elbette ki önünde daha gidilecek çok yol olduğu aşikârdı. Kadınlar Pazarı’nın düzenlenmesi ile başlayan gastronomi turizmine yaptığımız ilk projeyi Samatya Çevre Düzenlemesi ve Balık Festivali takip etti. Ardından Yıldızlı Bayrak Projesi’ni başlattık. Simit, baklava festivalleri ve Baklava Alayları yaptık. Cake Show İstanbul’un 2’ncisine sponsor olduk. Pastacılık kursları açtık. Proje bize geldiğinde, sıcak baktık. Projemizde Topkapı Sarayı, Aya İrini, Binbirdirek Sarnıcı ve Sultanahmet gibi dünyanın en güzel mekânlarını kullanıyoruz. Bu konuda destekleri için Kültür ve Turizm Bakanlığımıza tüm içtenliğimle teşekkür etmek isterim.
Mutfağımızı uluslararası çapta ön plana çıkarabilecek mi?
Türk Mutfağı, dünya mutfakları arasında kabul görmüş bir mutfak. Fakat yaygın kültür ülkemizin lezzet hazinelerini birer birer, zamanın derinliklerine itmeye çalışıyor. İşte buna dur demek lazım. Bunun yolu kendi değerlerimizi parlatmak. Zenginliklerimizin dünya gastronomi camiası ile bir araya gelmesi ve Tarihi Yarımada gibi marka olmuş bir turizm destinasyonunda sergilenmesi, kültürümüzün tanıtılması açısından büyük bir şans. Ayrıca, mutfak zenginliğimizin bir devlet politikası olarak da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca da desteklendiğini görmek, bence sektördeki herkesin moralini yükseltecek.
Dünyanın birçok ülkesinden
katılım sağladığını söylediniz. Hindistan, Rusya, Türk Cumhuriyetleri, İsrail, Fransa, Bosna Hersek, İsviçre, İngiltere gibi ülkelerin geleneksel mutfaklarını yansıtan şefler ve gastronomi yazarları konuğumuz olacak.
Fatih Belediyesi olarak gastronomi ile ilgili başka projeleriniz olacak mı?
Bu, bizim için uzun soluklu bir yürüyüş. Daha gidilecek çok yol var. Gastronomist içinde lansmanı yapılacak YEDY projesinden sonra ilçemizde, YEDY’li restoranlar olmasını çok isterim. Hatta YEDY’den sonra Michelin Yıldızlı restoranlar da açılsa, üst sınıftan gurmeler şehrimize gelse, şüphesiz turizmden hedeflerimizi daha üst basamaklara çıkartabiliriz. Bence kültürün somutlaşmış değerlerinden olan gastronomi, şehrimiz için altın anahtardır. Ve biz de Fatih Belediyesi olarak, ilçemizin refah düzeyini ancak kültürümüzün hazinelerini öne çıkartarak parlatabiliriz. Böylelikle herkes kazanır…
DÜNYANIN GÖZÜ FATİH’TE
Tarihi Yarımada Fatih’imizin en güçlü yanlarından biri gastronomi. Dünyanın bir ucundan Kadınlar Pazarı’na büryan yemeye gelenler var. Samatya, Kumkapı’nın lezzetleri tartışılmaz. Sultanahmet’in köftesini, Vefa’nın bozasını, Sirkeci’nin lokum ve şekerini, Horhor’daki kebapçıları ve Akdeniz Hatay mutfağını, Eminönü’nün Mısır Çarşısını ve kahvesini bilmeyen yok. Burası saray lezzetleri ile imparatorluk bakiyesi toplulukların kadim lezzetlerinin de merkezi… O yüzden Rum, Ermeni ve Yahudi mutfağını da unutmamak gerek. Lafın özü, Fatih’e gelip de insanın aç kalması mümkün değil. En iyinin de iyisi burada. Gastronomist, dünyanın bakışlarını Fatih’e
çevirecektir.
Etkileyici şovlar, keyifli sohbetler
Özellikle uluslararası arenada yer almak üzere yola çıkan bir organizasyon için ilk sene her zaman en zor yıldır. Bir çok aksaklık öngörülemeyebilir. Üzerine bir de fırtına ve yağmur eklenebilir. Ki, Gastronomist’te de bazı talihsizlikler olmadı değil. İlk iki günün yağışlı olması, şovların açık havada yapılması gibi... Ne olursa olsun bu çocuk doğru bir amaç için dünyaya geldi. Zaten Gastronomist her yıl büyüyüp, gelişerek bunu bizlere kanıtlayacaktır.
Ülkemizin et profesörü olarak tanınan Cüneyt Asan, açılış günü gerçekleştirdiği “bütün” bir danayla yaptığı et şovu, bazı izleyiciler için izlemesi zor bir gösteriydi. Ama güne imzasını attığı kesin. Cüneyt Asan’ın enerjisi ile bulunduğu her yeri aydınlattığı da bir gerçek. Dünyaca ünlü İtalyan kasap Dario Cecchini ve Brezilyalı et ustası Andre Lima de Luca ile birlikte Sultanahmet Meydanı Amfi Tiyatro’da izleyicilerle buluştu.Yeni nesil ulusal şeflerimizden Hazer Amani ile Siyez buğdayı üzerine çalışmaları ile tanınan Mustafa Afacan’ın“Anadolu’nun Genetiğiyle Oynanmamış Buğdayları”; Şef yazar Maria Ekmekçioğlu ile Nedim Atilla’nın gerçekleştirdikleri “İki Yaka Bir Mutfak” ve ünlü Hintli şef Vipul Gupta’nın sergilediği “Beyaz Dut Unlu Tavuk Masala” pişirme şovları hafızalarda kalan şovlar. Ben de ilk kez bir organizasyonda yer aldım ve “UN’suz Olmaz” şovunu pasta tasarımcısı Ayşem Öztürk, genç anne Deniz Hammaş ve diyetisyen Güneş Aksüs’le birlikte gerçekleştirdim. Şovum hakkındaki yorumları da izleyenlere bırakalım.
Ayrıca Topkapı Sarayı Konferans Salonu’nda da, Diyetisyen Dilara Koçak (Su İçsem Yarıyor) ve Gazeteci-Yazar Coşkun Aral (Lezzet Avcılarının Ayak İzinde), Mehmet Gürs, Ebru Baybara, Filiz Hösükoğlu, Sedat Nemli (Geleneksel Mutfaklar ve Turizme Etkileri); Nilhan Aras, Birol Uluşan, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Uhri (Coğrafya Kaderdir); P. Mary Işın, Neptün Soyer, Ayfer Yavi, Ayşin Işıkgece (Geçmiş Geleceğin Atasıdır) gibi değerli isimler yer aldı.
Türkiye’nin iş, kültür, sanat ve yazın dünyasından önemli isimlerin katılacağı yemek temalı sohbet programları olacak. İş, kültür, sanat ve yazın alanında çok kıymetli isimlerle gerçekleştirilen ve bugün de bazılarının devam ettiği “Yemek Sohbetleri”, “Patron Yemekleri”, “Osmanlı Saray Yemekleri” ve “Sanat İçin Yemek” başlıklı oturumlar, gastronominin farklı disiplinlerden beslenen çok katmanlı yapısını kitlelere anlatmak açısından önemli ve farklı etkinlikler.
Gastronomist’te bugün de şovlar devam ediyor.