Haberi okuyunca gözlerime inanamadım... “Şaka yapıyorlar herhalde!” diye düşündüm.
Şaka değilmiş.
Basbayağı “girişimlere” başlamışlar.
2019’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için şimdiden aday bulma derdine düşmüşler.
CHP’den ve onun “siyaset acemisi” genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan söz ediyorum.
Haberin başlığı şu: “Kılıçdaroğlu 2. Ekmeleddin turuna çıkıyor.”
Nasıl yani?
Kılıçdaroğlu, 2019’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için, seçimin muhtemel ve en güçlü adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına çıkaracakları, yüzde 48.6’nın da “evet” diyeceği bir aday arayışına başlamış.
Bu çerçevede partileri ziyaret edecekmiş.
İlk adres, Saadet Partisi...
Cuma günü, Saadet Partisi genel başkanı Temel Karamollaoğlu’yla bir görüşme gerçekleştirecekmiş.
Sonra Meral Akşener’le görüşecekmiş.
Sonra da HDP’nin kapısını çalacaktır muhtemelen. Ya da tepki çekmemek için, Tuncay Özkan gibi hevesli “aracılar” üzerinden temas kuracaktır.
Diyeceksiniz ki, “Ne var bunda? Niye gözlerine inanamadığını söylüyorsun? Ortak aday arayışına girmenin neresi tuhaf?”
Ben de diyorum ki, “Neresi tuhaf değil birader?”
Biz, 2019 yılında salt Cumhurbaşkanı seçmeyeceğiz ki... Parlamenter sistem cari olsaydı, yani hükümetler eskiden olduğu gibi parlamento içinden çıksaydı, Cumhurbaşkanlığı için “ortak aday” arayışının normal, gerekli, hatta (kimi özel durumları gözeterek) zorunlu olduğunu söyleyebilirdik. 2019 yılında yapılacak seçim, aynı zamanda “hükümet seçimi”dir; Cumhurbaşkanı seçilecek şahıs, sadece Cumhurbaşkanlığı yapmayacak, aynı zamanda hükümeti kuracak ve ülkeyi yönetecektir.
Diyelim ki ikinci bir Ekmeleddin bulundu...
Üzerinde mutabakat sağlandı...
Hadi seçimi de kazandı...
Ne yani, hükümeti “muhayyel Ekmeleddin” mi kuracak?
Kemal Kılıçdaroğlu, Ekmeleddin’in hem Cumhurbaşkanlığı, hem “icra” görevini üstlendiği ve fiilen ülkeyi yönettiği yeni siyasal dönemde CHP genel başkanlığıyla mı yetinecek? Sadece “izleyici” olarak mı kalacak?
Hükümet kuramıyorsun, aracısız-tefecisiz ülkenin yönetiminde söz sahibi olamıyorsun... O zaman niye seçimlere giriyorsun, niye hükümet programları hazırlıyorsun, niye ısrarla partinin başında kalmaya çalışıyorsun?
Bu kadar vazgeçilmezse, Ekmeleddin olsun CHP genel başkanı...
Ekmeleddin’in genel başkanlığında seçime girilsin...
Kurulacak hükümet de, hem Ekmeleddin, hem CHP hükümeti olsun...
Hülasa, Kılıçdaroğlu 16 Nisan’da yapılan anayasa değişikliğini anlamamış. Cumhurbaşkanlığı makamının “sembolik” olduğunu, seçilecek kişinin de tarafsız, partisiz ve tavırsız kalacağını zannediyor.
Hadi Kılıçdaroğlu anlamamış...
Baykalçok mu anlamış?
İkinci Ekmeleddin arayışına, Kılıçdaroğlu’dan önce Baykal başlamıştı... Hatta bula bula, AK Parti’de genel başkanlık, Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı yapmış, yine AK Parti grubunun oylarıyla Cumhurbaşkanı seçilmiş Abdullah Gül’ü bulmuştu.
Demek ki Baykal’ın önerisi kabul görse, Gül de “evet” dese, CHP bir başka siyasal tercihten gelmiş Abdullah Gül’ün patronajında seçime girecek, (kazanması durumunda) ülkenin Abdullah Gül tarafından yönetilmesine rıza gösterecek.
Öyle mi?
16 Nisan’ın ne getirdiğini, hayatımızda neyi değiştireceğini Muharrem İnce dışında kimse anlamamış. Tam bir sefalet...
Muharrem de, tabii, eksik anlamış.
Onun itirazı sadece, Ekmeleddin ihtiyacına cevap verecek kişinin kimliğine.
Laik ve çağdaş özellikler gösteren ikinci Ekmeleddin’e onun da bir itirazı yok anladığım kadarıyla!