Paris’te Fransız entelektüellere yakın geçmişte izlediği heyecan verici, kültürlerarası ilişkiler bakımından açınlayıcı tiyatro eserlerini sorun... Alacağınız cevapların içinde Sedef Ecer’in çalışmaları da yer alacaktır. Yaşamını Paris’te sürdüren ve Fransızca yazan Sedef Ecer’i gazetemiz okurları hafta sonu yayınlanan yazılarından anımsayacaktır. Son yıllarda tiyatro, sinema ve radio-televizyon kariyerine ağırlık veren Ecer’in çalışmalarını ancak uzaktan takip edebiliyorduk. Bugün ve yarın şanslı sanatseverler Ecer’in iki oyununu birden İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde izleyebilecek. Biletler ücretsiz ancak izlemek için rezervasyonla yer ayırtmak gerekiyor. Oyunlarda Türkçe üstyazı bulunuyor.
Ne mutlu ki Ecer’in yaptıkları Fransa’da takdir ediliyor, ödüllere değer görülüyor aynı zamanda. Aldığı eleştiriler de gördüğü ilgiyi ve kazandığı ödülleri destekler nitelikte. Ecer’in dil ve söz ustalığının etkileyici olduğuna hiç kuşku yok!
***
Ecer’in bu akşam 19.00’da sahneye konacak olan ilk oyunu kadın göçmenlerin öykülerini anlatıyor ve “Git Gidebildiğin Yere” adını taşıyor. Yarın aynı saatte sahnelenecek olan “Silsilename” ise yakın tarihi sorgulayan bir okuma tiyatrosu. Her iki oyunun da ortak özelliği gerçekte var olmayan ülkelerde geçmesi. Bu mekansızlık ve şimdiki zamandan bağımsızlık her iki oyunun da evrensel algısını pekiştiriyor.
Ecer’in şu sözleri sanırım “Silsilename”de yarattığı evreni daha iyi açıklayacaktır: “Geçmiş geçmez, diyordu büyük yazar Jorge Semprun. İki yıl boyunca, dört ayrı ülkede, tarihçiler, sosyologlar, tanıklar, sanatçılar, öğrencilerle, bu bir türlü ‘geçemeyen geçmişi’ konuştuk, tartıştık, okuduk ve bu oyunu ortaya çıkardık. Sürekli yere bakan bir arkeologla sürekli göğe bakan bir astrofizikçi karakteri birbirlerinin gözlerinin içine bakmayı öğrendiklerinde şunu keşfedecekler: Kısacası, hepimiz ya kurbanların, ya cellatların ya da tanıkların torunlarıyız”. Bu çarpıcı okuma tiyatrosunu aralarında Serra Yılmaz’ın da bulunduğu oyunculardan izleyeceğiz. Üç bölümlü bir yol öyküsü olan “Git Gidebildiğin Yere”yi de şöyle anlatıyor Sedef Ecer: “Sosyologlar, sanatçılar ve göçmen kadın dernekleriyle yaptığımız çalışmalar sonucunda, farklı nedenlerle göçmek zorunda bırakılmış üç kadın karakteri ortaya çıkarttım. Bunu yaparken oryantalist Batılı seyircinin ezberini bozmak benim için çok önemliydi. Evet, kaçmak ve göçmek için güçlü bir neden gerekiyordu, dolayısıyla da karakterler ya ekonomik gerçeklerin, ya da gelenek, töre, din gibi baskıların ağırlığı altında ezilmiş karakterler olabilirdi ama asla ‘ezik doğulu kadın’ klişesine düşmemeli, her düşüşte ayağa kalkabilen karakterler yaratmalıydım. Bir başka denge unsuru olarak da, yine doğulu ama iktidar sahibi, kentli, sanatçı ve kuvvetli bir kadın karakteri yarattım. Bu da zaten biraz benim yazar Sedef’le hesaplaşma biçimimdi. Sanatçılar vampirdir malum. Oyunu yazarken ben nasıl göçmen kadınların gerçekliğini kullandıysam, oyundaki sanatçı karakteri de, o acılardan bir güncel sanat sergisi ortaya çıkarma hedefi peşinde koşuyordu”.
Keşke bu oyunlar böyle tadımlık sergilenmekle kalmasa, bu turne biraz daha uzatılabilseydi...