Seçim bitti, iyi ki bitti. Şimdi Türkiye gerçek gündemine dönme imkânına sahip artık. Son iki yılda kaç seçim havası yaşadık. Hepsi bir gerilim kaynağı oldu maalesef. Bizde biraz farklı anlamlara da çekildi seçimler. 7 Haziran’ı düşünün. Ak Parti düşmanlığı seçim kampanyasının malzemesi yapıldı. Her seçim kutuplaşmayı arttırdı. Ak Parti karşısındaki blok, kutuplaşmanın suçunu bütünüyle Ak Parti’ye yıkmak gibi bir yanlışın içinden çıkamıyor.
1 Kasım, seçmenin çaktırmadan yaptığı bir sınavın sonucu gibiydi. Doktora yapanlar iyi bilir, yeterlilik sınavı diye bir aşaması vardır bu çalışmanın. Doktora yapılacak alanla ilgili dersleri alıp bazı seminer, rapor, konu takdimi gibi faaliyetlerden sonra yeterlilik sınavına girilir. Bu sınavda çalışma yapılan alanın genel konu ve kavramlarının ne kadar içselleştirildiğine bakılır.
Bizim seçmenler 7 Haziran’da açtılar sınavı. 1 Kasım’a kadar da baktılar duruma.
CHP için sınav iyi geçmedi. Ekonomik vaatleri inandırıcı bulunmadı. Seçmen, “nasılsa iktidar şansım yok” anlayışı içinde gördü CHP’yi. Esasen bu parti asıl sorununun altı okla hesaplaşmak olduğunu kavrayamıyor ve seçim dönemlerindeki faaliyetlerle halkın gözüne girebileceğini düşünüyor. Mesela Kürt sorununun ortaya çıkmasındaki payını hiç tartışmadan “terör sorununu biz çözeriz” gibi bir sloganı yaymaya çalışabiliyor. Küresel sistem içinde Türkiye’nin nasıl bir konuma sahip olacağına ilişkin somut bir önerisini hatırlıyor musunuz CHP’nin? Özgürlük sadece söylemle sağlanacak bir husus değil.
MHP için de sınav iyi geçmedi elbette. Ama bu ifade hafif kalıyor. Çok kötü bir sınavdı. Bir siyasi parti değil miydi MHP? Hiçbir siyasi çözüm üretmeyen ve üretme istidadı göstermeyen bir yapıya nasıl parti diyeceğiz. Bazı şartları varmış. Kendilerince bunlar önemli olabilir. Fakat bu, bir inatlaşmanın ve “hemen şimdi ele alınsın” anlayışının konusu olamaz. Olsun denirse siyaseten çözümsüzlük çıkar ortaya. Bu da sınavdan zayıf not almak için yeterli olur zaten. Aslında MHP’nin Türkiye’nin hangi sorununa ne tür bir çözüm önerdiğini bile anlayan yok. Kürt sorunu yok onlar için. Türkiye’nin idari ve hukuki anlamda reforma da ihtiyacı yok MHP’ye göre. Yok, zira bu konular gündemlerinde yok.
“Seçmen hoca” HDP’ye çok kızmış. Bu açık. PKK ile içli dışlı görüntüsünü affetmemiş. Barış çağrısının gönülden gelmediğini, sadece ağızdan dökülen kelimelerden ibaret olduğunu fark etti seçmen hoca. Onca barikat ve hendeğe tek kelime etmeyen HDP yönetimi inandırıcı olmaktan uzaktı. Daha da önemlisi, Kürt sorununun siyaset içinde çözülebileceği ümidiyle oy verenleri hayal kırıklığına uğratmasıydı. Çok iyi bir HDP analizi için Birikim Dergisi’nin internet sitesinden Cuma Çiçek’in “1 Kasım 2015 Seçimleri ve HDP: Kayıplar, Kazançlar ve Sonuçlar” başlıklı yazısına bakılabilir.
Kısacası muhalefet partilerini yeterli bulmadı seçmen hoca. Siyasetin genel konu ve kavramlarını yeteri kadar çalışmadıklarına hükmetti. Geçemediler yeterlilik sınavını.
Kısa vadeli gerçek gündemin ilk maddesi ekonomi elbette. Çok sık konuşulan ve hemen hayata geçirilebilecek yapısal reformların acelesi var. Anadolu’nun üretim gücü sadece önündeki engellerin kaldırılmasını istiyor, daha fazlasını değil. KOBİ’ler hem üretim hem de istihdam sorununun çözümünde en önemli enstrüman. Hukuk devleti olmak için AB’den daha kestirme bir yol yok. Petrol ve doğal gaz gibi doğal kaynaklara sahip olmayan ve büyümek zorunda olan Türkiye’nin sermaye ihtiyacını karşılamak için hariçten gelecek sermayeye ihtiyacı açık mı? Evet diyorsak hukuken kestirilebilir bir ülke olmanın yolu şimdilik AB olarak gözüküyor.
İkinci madde terör sorunu. Çözüm sürecinin özgürlükleri genişletmekten geçtiğini biliyoruz. Bunu sağlamak için yine AB en pratik yol olarak duruyor önümüzde. Ayrıca cesarete ihtiyacı var bu sürecin. Bu anlayışla oturulursa masaya birlikte yaşama iradesine sahip olanlarla anlaşmak kolaylaşır.
Mülteciler sorunu önümüzdeki en ciddi problemlerden biri. Bu konuda AB ile işbirliğini arzuluyorsak işi sadece oradan gelecek paraya bağlamak yanlış olur. Kaldı ki AB de bu sorunla nasıl uğraşılacağını bir proje olarak detaylı bir şekilde görmezse işbirliğine soğuk bakacaktır. Mülteciler işini şimdi ele almazsak, bir zamanlar yaşadığımız gecekondu sorunu gibi içinden çıkılmaz bir sorunlar yumağı ile yüzleşmeye hazır olmalıyız.
Uzun vadeli gündemin ana maddesi hiç şüphesiz eğitim. Bu konuda söylenecek söz çok. Şimdilik sadece katma değeri yüksek ileri teknoloji ürünleri için yüksek lisans, doktora ve araştırma projelerinin buna göre şekillendirilmesi gerektiğini söylemekle yetinelim. Bundan sonuç almak için kararlı adımlar atmak ve sabırlı olmak gerektiğini de...
Muhalefet partileri sınava girdiklerinin bile farkında değillermiş anlaşılan. Bir koalisyona mecbur edemediler Ak Partiyi. Seçmen bunun 1 Kasım sonrasında da aynen tekrarlanacağını anlayınca ikinci bir defa riske girmedi ve siyasi istikrar için Ak Parti dedi. Şimdi Ak Parti sınavda. Sorumluluğu daha da büyük. Başbakan Davutoğlu’nun üslubu da ümit verici.