Gittiğim yerlerde ben soruyorum, bana soruyorlar:
-Seçim ne getirir, Ak Parti oylarını geri alabilir mi, tek başına iktidar çıkar mı?
Belli ki bu soru sadece Ak Parti açısından anlam taşıyor.
Şöyle cevaplar aldım pek çok kere:
-Etrafımda şöyle şöyle insanlar var, onlar eskiden oy verdikleri halde bu defa bir sebeple Ak Parti’ye oy vermemişler. Başka partilere oy kullanmışlar ya da sandığa gitmemişler. Ama çıkan sonuçtan pişmanlar.
Buradan gelecek oy nedir bilmem.
Aldığım bir başka cevap, Ak Parti’nin oy kaybına ilişkin alt alta sebepler sıraladıktan sonra “Bunlar giderilirse oylar yeniden toplanır” şeklinde oluyor.
Aslında soru bana sorulduğunda ben de kayıp sebeplerini sıralıyorum ve “Onlar giderilirse......” diye cümle kuruyorum.
Başbakan Davutoğlu da seçim sonuçları ortaya çıktıktan sonra sanırım binlerce insanla “Neden böyle oldu?” başlığı altında “Dinlemeler” gerçekleştirdi. Şu anda Ak Parti’nin önünde, ciddi bir “Kayıp dosyası” mevcuttur.
Bu kayıp dosyasının iyi incelenmesi ve eğer “misyon gerçekten ciddiye alınıyorsa” gerçekten radikal kararlar alınması kaçınılmaz.
Gerçekten radikal kararlar alınabilir mi, onu da bilmiyorum. Çünkü bunların bir kısmı “Kendim ettim kendim buldum” cinsinden şeylerdir.
Dün bir düğün vesilesiyle Ankara’daydım. Kendisini “Tayyip Bey’in hastası” olarak niteleyen ve Ak Parti için canla başla çalışan genç bir insan, “Abi en başta Tayyip Bey Başbakanlıktan ayrılmamalıydı, deyiverdi. Cumhurbaşkanlığı ona yetmiyor, devreye girdiğinde de problem oluyor. Hem kendisi gereksiz müdahalede bulunuyor gibi gözüküyor hem Başbakan gölgeleniyormuş gibi...” Alın bakalım, ne yapabilirsiniz bu konuda? Önümüzdeki seçimde Ak Parti tek başına iktidara gelse bile belli ki başkanlık sistemini getirecek oya ulaşılamayacak, ondan sonra ne olacak?
“Kayıp tahlili”nin liste başında “Adaylar problemi” geliyor. Doğu’da Batı’da temsiliyeti olmayan adaylar konmuş. Nasıl çözeceksiniz bunu? Adaylar belli ki en tepelerde listelendi. Bu temsiliyeti olmayan adaylar hangi kriterlerle oralara yerleştirildi ve kim yerleştirdi? Ak Parti bunun muhasebesini yapabilecek mi?
Şu “kibir” meselesi. Biliyorum ki bu siyasi hareketin manevi kodlarında ona yer yok. Ama insan bu. Güç ve iktidar insanı bozar. “İnnel insane le yatğa en reahüstağna.” Anlamını merak eden Kur’an mealine baksın. Başbakan danışmanlarından birisi bir eğitim kurumunun genel müdürünü arıyor ve “Size kayıt için bir çocuk gönderiyorum, onları kapıda karşılayın” fermanında bulunuyor. Ne bu? Bakmak lazım bu psikoloji, bürokrat - vatandaş ilişkilerine, Ak Parti’nin il-ilçe yönetimlerine ne kadar yansıyor? “İktidar emanettir, ateşten gömlektir, hesabı zordur”dan nerelere gelmiş insanların bir kısmı?
Kirlenme... Hele şu kirlenme... Nasıl yapıştı kaldı büyük bir misyonla yola çıkan bu hareketin üzerine? Hangi itinasızlıklarla? “Kim olabilir ki bu kötü tipler?” diye herkesin hiç ortaya çıkmayacak yüzler araması yerine herkesin kendisine bakması lazım külli bir özeleştiri için.
Yorgunluk, dağınıklık, belki rakipsizlik...
Bakın işte, proje diyelim demeyelim, bir rakip oluşturuldu ve yol tıkandı. Panik duygusu geldi çöktü siyasi vasata. Pek de kolay çözülmüyor sorun, herkes görüyor. İnsanlar kolay kaybediliyor, kolay kazanılmıyor. Hele bir kere efsun bozulunca. Her işin bir sihri var çünkü, ve belki sihrin en etkin olduğu alan da siyasettir.
AK Parti yeniden sihrini üretmek zorunda. Seçimden umutlu olmak için. İş çok ciddi.
Tepeden tırnağa herkes kendine bakmalı ve özeleştiri yapmalı.
Un bitti lan un bitti!
Gene de Selahattin Demirtaş sorumluluk duyan adam! Oradan sesleniyor ideolojik birliktelik yaşadığı eşkıyaya:
-Ulan un bitti geri zekalılar, TIR yakıyorsunuz, yol kesiyorsunuz, oysa onlar bu topraklara un taşıyor. Fırınlarda un kalmadı ekmek yapacak, ne yesin ananız babanız!
Ana - baba dineleyen mi var? Unu ekmeği hesap eden mi var? Yak TIR’ı, karşıda yamyam dansı yap. Elde silah, yol kesmenin keyfi hiç bir şeyde yoktur muhakkak. Ama azıcık ayağınız yere basmaya, orda burda size soru sorulmaya başladığında“Unun hesabını merak etmeye” de başlarsınız.
Bir ara Demirtaş, “Terör olursa buralara yatırım yapılmaz, ekonomi gelişmez” de demişti. Yaaa işte böyle. Azıcık sorumluluk duyarsanız unu da görürsünüz, bedeli ödenmeyen elektriği de, gelmeyen yatırımı da... Sadece azıcık sorumluluk duyun yeter.