Onur Öymen, CHP’nin “Kemalist” kabul edilen kesimindendi.
Tasfiye edildi...
İlginçtir, Onur Öymen’den boşalan yere “konuşlandırılmış” Öztürk Yılmaz da tasfiye edildi...
Bu iki değerli “dış politika uzmanı”, sağda-solda konuşmak dışında bir şey yapmıyor.
İkisi de, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığıyla sonuçlanan “vetire”den haberdar...
İkisi de, “kaset komplosu” olarak bilinen olayın bir dış tertip olduğunda müttefik.
Onur Öymen, “azıcık” da olsa konuşmuş, bildiklerinden bazı kırıntılar sunmuş, sonra geri çekilmişti.
Öztürk Yılmaz’ın ağzını bıçak açmıyor.
İsterseniz önce “kaset komplosu”ndan sonra meydana gelen gelişmeleri kısaca bir hatırlayalım:
BİR- Kaset, AK Parti politikalarını destekleyen ve CHP’ye muhalefet ettiği varsayılan bir internet sitesinde yayınlandı.
Sitenin kurucu isimlerinden olan ve sonradan kaset naşiri olarak ün yapacak şahsın FETÖ’den tutuklu olduğunu hatırlayalım. Yani kaset, FETÖ’yle iltisaklı bir sitede değil, “AK Parti’liymiş gibi” yapan bir sitede yayınlanıyor. Klasik FETÖ taktiğidir... Ergenekon ve Balyoz belgelerini de (ki, “üretilmiş” belgelerdi), Zaman gazetesinde değil, solcu ve liberal numarası yapan Taraf gazetesinde yayınlamışlardı.
İKİ- Kasetin yayınlanması, Doğan Medya Grubu’nda, niyeyse, şok etkisi yarattı ve iki gün boyunca “Sakın bırakma Baykal... Şantajcılara boyun eğme Baykal... Bizi terk etme Baykal...” türünden haberler ve yorumlar okuduk. Üçüncü gün, “Bir dakika orada durmamalısın Baykal... Derhal istifa etmelisin Baykal” baskıları başladı.
ÜÇ- Baykal istifa etti. İstifadan önce Pensilvanya’dan “Bizim cemaatin kaset işiyle bir alakası yok” türünden son derece tuhaf bir açıklama gelmişti. Baykal, hem istifa ettiğini açıkladı, hem de Pensilvanya’daki zata teşekkürlerini yolladı: “Fetullah Gülen Bey’e inanıyorum. Hassasiyeti için teşekkür ederim.”
DÖRT- Baykal istifa edince, Doğan Medya Grubu’nun memurları dâhil, bütün parmaklar Kemal Kılıçdaroğlu’nu işaret etti. Kılıçdaroğlu önce, “Hayır, genel başkanlığa aday olmak istemiyorum” dedi. Baykal’la görüştü. Baykal’ı da genel başkan olmak istemediğine inandırdı. Sonra (kimlerle teşrik-i mesaide bulunduysa), çıktı, “Aday oluyorum” dedi. Aday oldu ve ittifakla CHP genel başkanlığına seçildi.
Üzerinden 7 yıl geçti... 2017’nin ilk ayları...
CHP’nin eski genel başkan yardımcısı Onur Öymen çıktı ve kaset komplosunun arkasındaki gücü deşifre etti. (Bu haber Akşam gazetesinde yayınlanmıştı.)
Özetle şöyle dedi: “Deniz Baykal’a kaset komplosunu CIA kurdu, FETÖ’yü de maşa olarak kullandı.”
Sonra da, Amerikalıların yayınladığı 60-70 sayfalık bir rapordan söz etti.
Öymen’in sözcükleriyle aktaralım: “Bu raporda siyasette değişiklikler olacağı, Baykal’ın istifaya zorlanacağı yazıyor... Bunu yazdıkları tarih Ekim 2008... 60-70 sayfalık bu raporu 2009 başlarında bana getirdiler. Ben de hem Baykal’a, hem de Kılıçdaroğlu’na okuttum. Sivil toplum kuruluşunun hazırladığı bir rapor diye değer vermediler. Kemal Bey, ‘Aaaa öyle mi?’ diye tepki gösterdi. Kaset komplosu yokken bu belgeler vardı...”
Dikkatinizi çekerim:
Rapor 2009 yılının başlarında ortaya çıkıyor...
Kılıçdaroğlu da kendisine genel başkanlık kapılarını açacak raporu okuduğunda “Aaaa, öyle mi?” diye tepki veriyor.
Elbette öyle ve daha fazlası var ama Onur Öymen’in konuşması, bildiklerinin “tamamını” anlatması gerekiyor.
Öztürk Yılmaz’dan umudumu kestim.
Sadece kuru gürültü...
Partiden ihraç edilince “Biz genel başkanlık makamının nasıl el değiştirdiğini biliyoruz” mealinde laflar etmiş, sonra (niyeyse) derin bir “suskunluğa” bürünmüştü.