Geçen gün yabancı kanallar arasında dolaşırken, ABD’nin C-Span adlı devlet kanalında karşıma Kongre’de yapılan bir soruşturma komitesi toplantısı çıkıverdi. Bir grup kadınlı erkekli milletvekili ve senatör, General Motors (GM) şirketinin tepe yöneticisini karşısına almış, ağzına kadar tıkabasa dolu komite toplantı salonunda, henüz birkaç ay önce genel müdürlük koltuğuna oturmuş kadını sağ-sol kroşelerle serseme çeviriyorlardı.
Ürettiği bazı otomobil modellerinde üç-beş kuruşa tamah edip hatalı kontak anahtarı kullandığı için tam 13 kişi kazalarda hayatını kaybetmiş GM’in; genel müdür Mary Barra’nın sorgulanma sebebi, kendisinden önce olup bitmiş bu vahim yanlışlık...
Müşterilerden bazısı bu yüzden GM’yi mahkemeye vermiş; ancak şirket ‘hatalı parça’ kullanıldığına dair iç yazışmayı, davacı avukatının ısrarlı talebine rağmen, sanki öyle bir belge yokmuş gibi, mahkemeye göndermemiş...
Şirket Kongre’de başına iş açılacağını tahmin etmiş olmalı ki, sorumluları görevden almış ve politikacı sorgucuların karşısına yeni atanan kadın genel müdürü sürmüş... Mary Barra, Kongre’de yöneltilen her soruya, ya “Bilmiyorum”, ya da “Benden önce yaşandığı için araştırıp size bilgi sunayım” türü kaçamak cevaplar veriyordu.
Bir kadın senatör, dayanamadı, “Bizimle dalga mı geçiyorsun?” ile başlayıp “Bütün yazışmaları komitemize teslim edeceksiniz” ile devam eden tehditkâr sözlerle Barra’yı bayağı hırpaladı. Genel müdür, sonunda, “Olan, kabul edilebilir bir şey değil” dedi ve özür diledi. Kongre ne isterse teslim edecekmiş...
İzlerken, “İşte demokratik denetim bu” diye düşünmeden edemedim...
Uzaktan bir örneği hatırlamamın sebebi, Meclis’ten geçen MİT yasasında denetlemeyle ilgili bir maddeye, Ak Partili bazı milletvekillerinin karşı çıktığını işitmem oldu. Zaten tartışılan pek çok maddesi var yeni yasanın; milletvekillerini tek rahatlatacak madde ise, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından talep edilen ‘demokratik denetleme’ amaçlı Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu kurulmasını öngörmesi...
Kendilerine MİT’in icraatlarını gözden geçirme ve yanlışlıklarını sorgulama imkânı sunan bir komisyonu milletvekilleri neden istemez, doğrusu anlayamadım... Başbakan yardımcısı Beşir Atalay’a verilen söze rağmen kaşla göz arasında milletvekilleri tarafından yasadan çıkartılan madde, onun ısrarıyla ve ancak Başbakan Tayyip Erdoğan’ın müdahalesiyle tekrar yasaya eklenmiş...
Allah, Allah... Milletvekilleri, MİT’i millet adına denetleme görevini neden ellerinin tersiyle itmek isterler, anlayamadım...
MİT geçmişte hep olumsuz icraatlarıyla gündeme gelmiştir ve insanlar ne zaman sözünü etmek istese, etrafa şöyle bir göz gezdirdikten sonra, artık hangisini münasip görüyorsa, ya ‘Yenimahalle’ veya ‘Teşkilât’ tanımlamasıyla yetinmiştir... MİT mensupları da, çalıştıkları yerden söz ederken ‘Başbakanlık’ demeyle yetinmişlerdir...
Ne oldu ki, bu durum değişti?
Teşkilât’ı iyi bilenler, yasaya itirazları, “Yetkiler gizli yönetmelikte zaten vardı, şimdi yasaya alınıp yönetmelik kaldırılıyor; bu önemli... İlk kez Meclis’te denetleme mekanizması kurulmasını da unutmayın” diye karşılıyor.
CHP’li gazeteler de yasaya fazla itiraz etmiyorlar mı, ne? Yasa geldi, geçti, ülkeyi ayağa kaldırmadılar çünkü...
Eskiden ‘CHP’li gazeteler’ sıfatını biraz çekinerek kullanıyordum; artık çekinmeme gerek kalmadı. Konda araştırma şirketinin 30 Mart seçimleri üzerine yaptığı değerlendirme raporunda medya-siyaset ilişkisine ışık tutacak bulgular var ve benim ‘CHP’li gazeteler’ diye andıklarım bu sıfatı hak ediyorlar...
‘Sözcü’ gazetesinin okurları hemen bütünüyle CHP’li; satın alan her 100 kişiden 76’sı oyunu götürüp CHP’ye atmış... Onu CHP’li olmakta hangi gazete izliyor dersiniz? Evet, Hürriyet... Hürriyet alanların yüzde 41’i ‘CHP seçmeni’ olmuş... 27’si AKP’ye, 15’i MHP’ye oy vermiş...
Zaman’ın durumu çok ilginç... “Zaman okuruyum” diyenlerden yalnızca 8’i CHP’ye oy vermiş; yarıdan fazlası (52) eski adresinden (AKP) şaşmamış...
Aşı kolay tutmuyor...