Laf olsun diye atmadım başlığı, ya da sazan avlamak için... Seçim var, biliyoruz bilmesine... Muhalefetin acil seçim, hemen şimdi seçim, yıldırım seçim gibi boş beleş gündemlerinin peşine takılarak da demiyorum. Cumhurbaşkanı adayını kariyer sitelerinde arayan hala bulamadığı gibi yarın seçim isteyen bir ittifakın şu şartlar altında ciddiye alınır durumu yok çünkü.
Ama seçim, erken seçim dedirtecek kadar yaklaştı artık. Ne kaldı ki, 16 ay falan...
Bugünden tezi yok, siyasi partiler için seçim sathı mailine girilmiştir kanımca.
İnsanlar seçime dair kanaatlerini muhalefete değil AK Parti'ye bakarak belirliyor. AK Parti de adeta seçim havasında çalışıyor. Teşkilatlar pek bir motive. Kamplar, eğitimler, danışma meclisleri, hane ziyaretleri, sanayi sitelerinden meslek kuruluşlarına ekonomiyle ilgili saha çalışmaları... Tempoya bakan ayın sonunda seçim var sanır.
Doğrusu AK Parti'yi biraz içerden takip edenler aslında bu çalışmanın pandemi kapanmaları dışında aralıksız devam ettiğini de bilir.
Hülasa seçim var, seçim hızla yaklaşıyor ve benim gördüğüm 20 yılın üzerine yine en motive, en hazırlıklı, en kendinden emin parti AK Parti.
Sanırım bunda en büyük katkı karşıt ittifaka ait. Çalışma zaten otomatiğe bağlanmış, belli bir disiplin içinde, yapılması gereken neyse her zaman o yapılıyor parti teşkilatlarında. Fakat muhalefetin vakitsiz seçim çığırtkanlığı ve yersiz özgüveni AK Parti teşkilatlarını erkenden havaya soktu. Teşkilatın, Genel Başkanlarıyla daha sık buluşabilmesi ve son iki aydır devam eden kamp, eğitim ve danışma meclisleri bir nevi "toparlandık başlıyoruz" havası yarattı.
Son zamanlarda muhalefetin özellikle de Kılıçdaroğlu'nun gündem belirlediğine dair tespitler var. Doğrusu kamu kurumlarına yaptığı baskınlarla ve yine içinde bolca "saray" geçen, sataşayım da namım yürüsün çıkışlarıyla gündem oluyor Kılıçdaroğlu. Ama buna gündem belirlemek diyemeyiz.
Gündem belirlemek 20 Aralık gecesi gibi olur.
Ortada iki tarz siyaset var, biri "hizmet siyaseti" diğeri "algı siyaseti". Algı siyaseti de iş yapıyor. Yapmıyor diyemeyiz, bunca beceriksizliğe, yalana, israfa, talana rağmen İBB'de görüyoruz örneğini.
Muhalefetin, Kovid-19'un yol açtığı "ekonomik pandeminin" verdiği hasarı, arz talep dengesindeki bozulmayı, tedarik zincirlerindeki kesintiyi, dünyanın en büyük ekonomilerinde bile vatandaşı zorlayan enflasyonların oluştuğu gerçeğini örtüp ekonomi üzerinden hükümet düşürme hevesine gelince...
Heveslerinin kursaklarında kalacağını her zamanki gibi biliyorlar. A, B, C planlarının hiçbiri tutmadı. Z kuşağından sonra ekonomik sorundan da bekledikleri sonucu alamadılar. Üstelik Cumhurbaşkanı tarafından ayrı, bakanlar tarafından ayrı her gün bir müjdeli haber paylaşılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gündüz başlayan ve 2021'i 2022'e bağlayan gece yarısına kadar devam eden yılın icraatları paylaşımı Türkiye'nin nereden nereye geldiğini merak edenler için iyi bir almanak.
Adı "millete hizmet"le anılan bir partiyi "Artık hizmet yapmayın, vatandaş hizmete doydu"ya ikna etmeye çalışmak da ayrı bir dümen. Millete faydan olmayacaksa niye siyaset yapasın, öyle değil mi? Büyük icraatlar Türkiye'nin geleceği için, gençlerimiz için. Köprüye bakıp sadece beton görenlere bunu anlatmak lazım işte.
Neyse ki Cumhurbaşkanını "hizmete gerek yok"a ikna etmek imkansız.
Yine hizmet siyaseti kazanacak, çünkü bu millet, bugüne kadarki kazanımlarını müflis miras yedilere bırakmayacak.