Siyasal kampanyaların seçimlere etki ettiği, genellikle bu etkinin birkaç puan ile sınırlı olduğu kabul edilir. Sınırlı etkinin sebebi, partilerin kampanyalarıyla birbirlerini dengeleyip, kendilerine aidiyet duyan seçmeni ellerinde tutmalarıdır. Bu birkaç puan etki yine de seçimin kaderini belirleyecek önemde olabilir. Size bir kampanyayı, özellikle de miting konuşmalarını, değerlendirirken kullanabileceğiniz bir rehber oluşturmaya çalışacağım.
Seçmen duygularla mı karar verir, rasyonel akılla mı?
Seçmen psikolojisi ile ilgili son on yılın en önemli tartışması, seçmenin karar vermesinde esas rolün duygular üzerinden mi, yoksa rasyonel akıl üzerinden mi olduğu tartışmasıdır. Seçmen seçim vaatlerinin getirip götürdüğünü hesaplayıp, çıkarına göre mi karar verir? Yoksa, duygularıyla lideri veya partiyi sevip sevmemesine, bağlanıp bağlanmamasına göre mi karar verir? Bu sorularda ağırlıklı cevap artık duygulardan tarafa kayıyor. Seçmen rasyonel bir hesaplayıcıdan ziyade, duygusal karar verici.
O zaman ilk değerlendirme kriterimiz, seçim kampanyasının, özellikle de liderin, seçmende ne kadar duygusallık oluşturduğu olabilir. Bu anlamda AK Parti kampanyası duygulara etki etmede CHP kampanyasından daha başarılı. CHP kampanyasını neredeyse sadece vaatler üzerine kurarak seçmene çıkarlarına göre oy veren, rasyonel hesaplayıcı muamelesi yaptı.
Hikayeleştirme
Meselelerin hikayeleştirilerek, duygular üzerinden anlatımı artık psikoterapilerde de önem kazanan bir mesele. Seçim konuşmalarında da yaşanan olay üzerinden hikaye kurarak anlatma önemli. Mesajı hikayeleştirerek anlatma, mesajın canlı, akılda kalır ve duygulara seslenir hale gelmesine sebep oluyor. Bu seçimde Davutoğlu’nun sandık oyları için direnen Arslanköylü kadınlar hikayesi ile İnönü’nün Ruslara teslim ettiği Azerilerin öyküsü hikayeleştirmenin iyi örnekleri olarak kabul edilebilir. Ülkemizdeki Suriyeliler meselesi ise şimdiye kadar daha çok kuru rakamlar üzerinden tartışıldı. Halbuki Suriyeli öyküleri seçmene daha fazla dokunma imkanı sağlayabilir
Konuşmada çeşitlilik
Seçim konuşmalarında liderin konuşmalarının içeriğinin tek düze veya çeşitli olması da önemli faktörlerden biri. İyi bir seçim konuşmasında; bilgi aktarımı, hikayeleştirme, slogan, şiir, şarkı gibi çoklu anlatım imkanları eş zamanlı kullanılır. Konuşmada çeşitlilik meselesini en iyi Erdoğan yapıyordu. Bu sebeple Erdoğan’ın mitingleri keyifle vakit geçirilen yere dönüşüyordu. Davutoğlu ve Demirtaş’da bu anlamda fena değiller. Bu seçimde, konuşmasında çeşitliliğin en az olduğu kampanya ise Kılıçdaroğlu’nun kampanyası.
Dinleyicileri konuşmaya katabilme
Miting konuşmalarının değerlendirilmesinde diğer bir kriter de, meydandakileri liderle etkileşime sokabilme düzeyi. Liderin tek yönlü konuşup meydandakilerin sadece bayrak salladığı bir konuşma başarılı kabul edilemez. Miting alanı bir seremoni alanıdır. Bir rock konseri alanı gibidir. Lider ile meydandaki seçmen ne kadar konuşursa, meydan ne kadar tepki verirse o kadar duygusallık ve aidiyet artar. Coşku oluşur. Bu seçimde Davutoğlu sorular sorarak meydanı konuşmaya katmayı başarabildi. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli bu konuda iyi olmayan performans gösteriyorlar.
Mesajın seçimin psikolojisi ile uyumu
Seçim dönemlerinde tüm ülkeyi etkisi altına alan baskın bir psikoloji olabilir veya olmayabilir. O dönemde ülkenin sosyal, siyasal ve ekonomik hali seçimin psikolojisini oluşturur. Eğer kampanya o dönemin ruh halini doğru yakalayabilirse başarılı olur. Bu seçimde tüm ülkeye etki edebilecek baskın bir psikoloji yerine, daha sınırlı çoklu psikoloji etkili oldu. Örneğin HDP bir kesimdeki Erdoğan karşıtlığı psikolojisini harekete geçirdi. AK Parti hala en iyi alternatif olduğu algısından faydalandı.