2023 seçimlerine dokuz ay gibi kısa bir süre kaldı. Üç aylık seçim kampanyası sürecini çıkardığımız zaman altı ay içinde adayların ortaya çıkması gerekiyor.
Türkiye başkanlık seçimine geçeli çok zaman oldu. Siyasetin takvimi ise bu dönüşüme ayak uyduramıyor. Muhalefet liderlerinin yemekli toplantıları toplumun beklentilerine ne denli cevap veriyor meraktayız.
Altılı Masa'nın genel başkanları adaylarını açıklamakta çok geciktiler. Ekim 2021'de Kılıçdaroğlu-Akşener görüşmesi masanın ilk sinyalini vermişti. Şubat 2022'de ilk bildirgesinde parlamenter sisteme dönüş vurgusu yapan masanın daha sonrasında kamuoyuna dönük bir politika metni ortaya çıkmadı.
Ekonomik göstergelerin aleyhte işlediği 2022 başları Erdoğan'ın en zor günleriydi. Yirmi senelik iktidarın küresel kriz karşısında direnci test ediliyordu. Ukrayna krizi ile petrol 120 Doları aşmıştı, üretim enflasyonu ve lojistik maliyetler artmıştı. Erdoğan'ın çalışanlara dönük tedbirleri ve enflasyona karşı denge zamları topluma yeniden ümit verdi.
Ukrayna krizinde Erdoğan'ın aldığı pozisyon, küresel toplantılarda Türkiye'nin artan rolü Türk halkının gözünden kaçmadı. Evet mutfakta bir ateş vardı. Cebimizdeki paranın alım gücü düşmüştü ancak bu sürecin küresel sebepleri olduğunu kamuoyu fark etmeye başladı.
Petrol, doğalgaz, elektrik fiyatlarındaki artış bizde daha çok hissediliyordu. Enerji bağımlısı bir Türkiye'nin Karadeniz'de ve Akdeniz'de doğalgaz araması ise en büyük umudu oldu.
Seçime dokuz ay kala Millet İttifakı adaylık tartışmasıyla meşgul. Cumhurbaşkanı adayının CHP içinden bir sağcı/muhafazakar olmasını isteyen Akşener hedefine ulaşacak mı bilinmez.
Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu, İlhan Kesici, Ertuğrul Günay, Muharrem İnce gibi isimleri Kemal Kılıçdaroğlu'ndan daha şanslı görenlerin sayısı hiç de az değil. Kemal Kılıçdaroğlu'nun sağcılaştırılması/ muhafazakarlaştırılması da bu süreçte gerçekleşebilir elbette. Helalleşme açılımı, Menderes'in kabrini ziyaret, İslam Dünyası Sempozyumu gibi hamleler popülist bir adım olarak da değerlendirilebilir ancak seçmenin eğilimini kabul etmek adına yine de anlamlı. HDP'ye nüfuz etme kabiliyeti ise Kılıçdaroğlu'nun reddetmediği bir gerçek.
Millet İttifakı'nın vakit dezavantajı var. Küresel meselelerde konuşmak, politikalarını ifade etmek, kamuoyunun karşısına çıkmak için çok geciktiler. Biz bir erken seçime gitmiyoruz. Vakti saati belli bir Haziran 2023 seçimine gidiyoruz. Dünyadaki başkanlık sistemlerine baktığınızda aday neredeyse bir sene evvel ortaya çıkıyor ve kamuoyuna politikalarını anlatıyor.
Kamuoyu bölgesel ve küresel konularda Millet İttifakı'nın sesini duymak istiyor. Atina'nın tehditlerine, Libya'daki gelişmelere, Ukrayna krizine, Suriye'deki YPG terörüne dair millî duruş isteyen muhalifler var bu ülkede. Millet İttifakı, HDP'yi kucaklamak isterken yurtsever muhalifleri kaçırabilir. İttifakın terazisi için en hassas mesele burası.
Cumhur İttifakı ise Devlet Bahçeli'nin de defaatle belirttiği gibi adayı çoktan belirlenmiş bir hareket. Üstelik bu ittifakta pazarlık yok.
Seçim kampanyasını çoktan başlatan Erdoğan ise topluma umut veriyor. Her kabine toplantısından toplumun bir kesimine dönük önemli kararlar çıkacak. TOKİ projesine gösterilen ilgi milletten güvenoyu aldı bile. EYT tartışmaları çok yakında son bulacak. 3600 göstergesi ise 1 Ocak 2023 tarihi itibariyle uygulanacak.
Seçimlerde tencere etkili elbette. Ancak milletin siyasetçiye güven duyması gerekiyor. Millet İttifakı aday belirleyene kadar Erdoğan daha çok sürprize imza atacak ve ipi göğüsleyecek görünüyor. Erdoğan'ın partisinden önde olması ise ayrı bir bahis. Partiler liderlerinin gerisinde olabilir ama yine de politika üreterek liderlerine destek olmak zorundalar.