HDP’nin barajı aşması veya aşamaması ‘sorunsalını’ medya, meclis aritmetiği ve AK Parti’nin ‘durdurulması’ zaviyesinden tartışmayı pek sevdi.
Allahın işinden sual sorulmaz, ama sağda solda rastladığımız MHP’liler bile, HDP’nin barajı aşmasını istiyorlar. Çözüm sürecini, ‘ihanet projesi’ olarak gören MHP için ne de olsa bir koalisyon hükümetinin yolunu açacak bir siyasi imkan olarak görüyorlar.
HDP ve PKK’ye öyle bir adım attırıldı ki, sonuç verirse, ganimetten herkes nasibini alacak..
PKK’yle beraber tarih sahnesine yeniden dönen ve MHP’nin temsil ettiği milliyetçiliğin geleceği, barajın aşılmasına bağlı.
Türkiye siyasi tarihinin en tuhaf zamanlarından geçiyoruz.
Kürtler adına hareket ettiğini iddia eden, daha doğrusu Kürtler’in etno- kültürel dinamiklerini bloke edip, bugün Türkiye’de, Suriye ve Irak’ta sadece ‘örgüt hakkı’ talep eden bir hareket, Türk milliyetçiliği ve Türk ulusalcılığını kurtarmak için tuhaf ve tuhaf olduğu kadar da ironik bir siyasi stratejiyi hayata geçirmeye çalışıyor.
AK parti nefreti, hem ulusalcıların hem milliyetçilerin gözünü bağladığı için, Türkiye’nin bölünmesine giden yola atılan bu ilk adım, maalesef bir kurtuluş olarak görülüyor.
Oysa PKK, barajı aşarsa, ve AK Parti bu dönem de anayasayı yapamaz ve çözüm süreci muallakta kalırsa, Batı’da ne olur bilmem, ama benim seçim bölgem Mardin dahil olmak üzere, siyasi kopuşa giden zeminde, PKK’nin yepyeni imkanlara kavuşacağını biliyor ve görüyorum.
Her şey hazırlanmış durumda..Ulusal bir psikoloji, kendisinden yana olmayan her şeye ve herkese duyulan derin nefret, HDP’yi yönetenlerin dahi vakıf olmadığı yaygın bir yer altı örgütlenmesi, silahlı grupların, artık şehirlerin de bir gerçeği haline gelmiş olması, Türkiye’nin tarihi boyunca ve çatışmaların en keskin zamanlarında bile yaşamadığı, ciddi bir süreçten geçtiğimizi, ortaya koyuyor.
Bu seçim, HDP’nin barajı geçmesi veya geçmemesi halinde bir kader seçimidir.
Bu kaderin içinde Öcalan’da var. Onun da kaderi barajın geçilmesine veya geçilmemesine bağlı. HDP seçime partiyle girsin kararını o mu verdi, vermişse bu kararın doğuracağı sonuçları gerçekten hesaplayabildi mi, bilmiyorum.
Ama barajın aşılması halinde, Öcalan’a her defasında görünürde ‘evet’ ama aslında ret eden PKK’nin, önderlik çizgisinden daha özerk bir çizgiye çekileceğini tahmin etmek zor değil.
Abdullah Öcalan’ın hükümetle geliştirdiği çözüm sürecine Kandil ve HDP hiçbir zaman sıcak bakmadı ve inanmadı.
Çözüm sürecini, çeşitli sebeplerle durduramadılar, ama, barajı aşarlarsa, durduracaklar, yeni anayasa bir hayal olacak, ve Öcalan’ın çözüm sürecinde oynadığı rol büyük bir olasılıkla sona erecek.
HDP’yi destekleyenlerin isteği de budur aslında.
PKK’yi Öcalan’dan kurtarmak istiyorlar ve çözüm süreci boyunca, Öcalan’ın itibarsızlaştırılmasına yönelik ciddi kampanyalar düzenlediler.
HDP, barajı aşamasa, bu yazıda okuduğunuz her şeyi tersinden okuyun ve anlayın.
Ama tersten okumaya şunu da ekleyebilirsiniz:
Baraj aşılmazsa, Türkiye değişirken, silahlı mücadeleye dair hiçbir gerekçe ortada kalmamışken, hala, kendi içinde kırk yıldır ördüğü Berlin Duvarını, her nasılsa tahkim ederek bugünlere gelen bu hareketin içindeki Berlin Duvarı çatırdamaya başlayacak ve nihayet Kürtler’in Berlin duvarı çökecektir.
Bu duvar çökmeden, çözüm süreci de, Öcalan’ın liderliği ve bu liderliği yoluna selametle devam etmesi, PKK’nın Öcalan’ın geliştirdiği paradigmalara ikna olması, ve Kürtler’in özgürleşmesi mümkün değildir..