Seçmeni ikna edici bir gelecek vadetmeyen muhalefet çaresizlikiçinde kıvranıyor.
İstifalar, mektuplar, yeni partiler ve çaresizlik muhalefeti sarsıyor ama onlar mezarlıktan geçerken ıslık çalanlar misali erken seçim ve parlamenter sistem diyerek korkularını bastırmaya çalışıyorlar.
İktidar cephesi ise yeni hükümet sistemini kökleştirmek için kararlı olduğunu erken bir seçimin gündemde olmadığını hatırlatıyor.
Bir muhalefet lideri Haziran ayında seçim olacağını söylüyor, diğeri onu tasdik ediyor ama siyaseti doğru okuyan kendi milletvekilleri katıldıkları tv programlarında seçim ihtimali görmediklerini açıkça söyleyerek kendi liderlerini alenen tekzip ediyorlar.
Mesela bir muhalefet milletvekili, ‘İktidar seçim ve siyasi partiler yasasıyla ilgili değişikliği tahminen en geç Nisan ayında meclise getirecek. Yasalaşması halinde o yasanın uygulanabilmesi için en az bir sene geçmesi gerekir. Dolayısıyla Haziran ayında seçim ihtimali görünmüyor.’ diyor!
O vekilin lideri ise ‘iktidar baraj konusunu gündeme aldığına göre seçim yakındır’ tahmininde bulunuyor. Sonra da seçim barajının yüzde 5 olmasını istediklerini söylüyor.
Oysa seçim ittifakının yasalaşmasıyla barajın fiilen ortadan kalktığını bir türlü söylemiyorlar.
Tabii korkuları ittifak eden partiler için de bir baraj getirilmesi ihtimalidir.
Seçim barajı, 12 Eylül darbe rejiminin ürünüdür. Hem hükümet teşkilinde yaşanan zorlukları aşmak hem de sistemi eleştiren ideolojik partilerin önünü kesmek için ihdas edilmiş bir engeldi. Aslında seçim barajı parlamenter sistemin ürünü bir ucubedir. Daha doğrusu siyasi istikrarı sağlamak amacıyla parlamenter sistemi güçlendirmek için ihdas edilmiş bir uygulamaydı.(Aslında güçlendirilmiş parlamenter sistem diyenler barajı daha yukarılara çekerek siyasi istikrar vadedebilirler ama biri hariç hepsi yüzde 10 baraj korkusu yaşadığı için parlamenter sistemi güçlendirmekten ziyade küçük partilere hükümet ortaklığı imkanını hedefliyorlar.)
Oysa Türkiye başkanlık sistemine geçerek siyasi istikrarı garanti altına almıştır. Bu sistemde siyasi istikrarı seçmen sandıkta sağlıyor. Seçilen cumhurbaşkanı 5 yıl boyunca herhangi bir engele takılmadan icrayı hükümet ediyor.
Dolayısıyla hem başkanlık sistemi hem de ittifakların resmileşmesi seçim barajını otomatikman ortadan kaldırmıştır.
Onun için ben seçim barajının tamamen sıfırlanması gerektiğine inananlardanım.
Temsilde adaleti sağlayabilmek için hem barajın sıfırlanmasını hem de Türkiye Milletvekilliği’nin ihdas edilmesini savunanlardanım.
Mesela bir parti düşünün hiçbir seçim bölgesinde milletvekili çıkartacak oy oranına sahip olamamış ama Türkiye genelinde yüzde 1 veya 2 veya yahut daha çok oy almış. Bu kadar oy toplayabilmiş siyasi görüşün mecliste temsil edilmemesi bence bir eksikliktir.
Onun için Türkiye Milletvekilliği sistemi temsilde adaleti sağlayacak bir sistemdir. Biz bunu Birlik Vakfı olarak hazırladığımız anayasa taslağında 100 milletvekili olarak teklif etmiştik. Şöyle ki her siyasi parti 100 kişilik bir listeyi YSK’ya verecek, Türkiye genelinde aldığı oy oranında isimler otomatik olarak seçilmiş olacak. Mesela A partisi yüzde 42 oy aldı diyelim verdiği listenin ilk 42’si Türkiye milletvekili olarak seçilmiş olacak. Yüzde 1 oranında oy alan parti bir milletvekili ve mesela yüzde 5 oy olan 5 milletvekili çıkarmış olacak. Böylece hiçbir seçim bölgesinde yeterli oy alamamış ama genelde yüzde 1 ve daha fazla oy almış parti bile mecliste temsil edilebilecek.
Dar yahut daraltılmış bölge konusunda daha önce bir yazı yazmıştım. Daraltılmış bölge AK parti programında başından beri vardır. Şimdi tartışılıyor olması muhalefeti engellemek olarak yorumlanıyor. Oysa geç kalmış bir uygulamadır. Ve daraltılmış bölgede milletvekili sayısı ne kadar az olursa milletvekili o kadar güçlü olur.
Benim tercihim dar bölgeden yanadır yani her seçim bölgesinden bir milletvekili çıkarılmasıdır ama dar bölge olmayacaksa daraltılmış bölge üç milletvekiliyle sınırlandırılmalıdır ki hem seçilen güçlü olsun hem de seçmen milletvekilini tanısın ve denetlesin.
Hülasa bugün erken seçim ve içi boş güçlendirilmiş parlamenter sistem tartışmaları abesle iştigaldir.
Bugün yapılması gereken tartışma uyum yasalarının bir an önce nasıl çıkartılacağı ve başkanlık siteminin nasıl güçlendirileceğidir.