Şebek Çekya’da yakalandı... “Görülen lüzum üzerine” salıverildi. Artık Avrupa bütün şebekler için aynı tarifeyi uyguluyor:
Gözaltına alıyor, suçluların iadesi anlaşması gereği iade edeceğini söylüyor, mahkemeye çıkarıyor, sonra salıveriyor.
FETÖ’cüler için de böyle yaptılar/yapıyorlar.
Darbe gecesi helikopterle Yunanistan’a kaçan FETÖ’cü şebekler, bir darbenin faili oldukları ve suçüstü yakalandıkları halde iade edilmiyor.
Salih Müslim de iade edilmeyecek.
Çünkü salıverildi...
Ortada kapı gibi “suçluların iadesi anlaşması” varken, Çekya hükümeti yargı kararının arkasına sığınarak “serbesttir” hükmünü yapıştırdı.
Bizim kalıpsız Mehmet “şebek” nitelemesine bozulacak, “ağzı bozuk gazeteci” filan gibi laflar edecek; çünkü kendisi şu sıralarda CHP-HDP izdivacının temellerini atıyor, Ayhan Bilgen’lerle, şunlarla bunlarla gizli ittifak görüşmeleri yapıyor; “Neden Salih Müslim’e şebek diyorsun?” diye itiraz edecek...
Bilerek, isteyerek, Savcı Sayan’ın ifadesiyle “tasarlayarak” kullandım bu nitelemeyi.
Çünkü “şebek” dışında hiçbir niteleme karşılamıyor Salih Müslim denilen eli kanlı katilin davranışlarını... (“Şebek” denilen maymun cinsine gadrettiğim düşünülebilir... Eli kanlı katilin özelliklerini masum bir hayvana yakıştırmıyorum. Kimseye hayvan demeye de çalışmıyorum... Burada kastettiğim, bir davranış biçimidir. Maymunun suçu yok.)
Hatırlarsanız, çözüm süreci cari iken, bunu bir süre dolaştırmışlardı Türkiye’de.
Henüz “suçlu” addedilmiyordu.
PYD/YPG terörü başlamamıştı henüz...
Dolayısıyla Salih Müslim, silah bırakacağını açıklayan ve çözüm masası kurduran PKK’nın Suriye şube başkanı olarak “eylemsizlik” kararı almış, hatta çözüm sürecine katkıda bulunacaklarını, Türkiye’nin barış çabalarını destekleyeceklerini ilan etmişti.
Derken, Amerika “DEAŞ” diye bir şey icat etti, PKK/YPG/PYD’nin zihnini çelerek, Washington’a intisaplarını sağladı... Sonra da bu örgütleri ağır silahlarla donatarak “olmayan” DEAŞ’ın üzerine sürdü. Yani, çözüm masasını devirip kaçmaları karşılığında, bu örgütlere “bağımsız devlet” sözü verdi.
Nitekim masayı devirip kaçtılar.
Fetullahçı liberal M. Altan ne diyordu: “Niye silah bırakacaksınız ki? DEAŞ’a karşı savaşarak bütün dünyanın hayranlığını kazandınız... Ortadoğu’da bir yıldız gibi yükseliyorsunuz. Daha fazlasını isteyin...”
Salih Müslim, işte, “daha azına” tamah ettikleri (yani, silah bırakma sözü verdikleri) günlerde buralarda dolaştırılıyordu. Dışişleri bürokrasisi böyle uygun görmüştü.
O günlerde şöyle bir şeyler yazmıştım:
Ben hayatımda bu kadar dengesiz, bu kadar ayarsız, bu kadar saygısız bir adam görmedim.
Küçük Stalin Salih Müslim’den söz ediyorum.
Becerikli de bir adam. Daha doğrusu, kurnaz...
Bulunduğu mecranın ideolojisine göre davranmak konusunda da oldukça mahir...
Kanal 24’e çıkar AK Parti’li gibi konuşur, CNN Türk’e çıkar CHP’li gibi konuşur, Kanaltürk’e çıkar Fetullahçı gibi konuşur. BBC’ye çıkar Amerikancı gibi konuşur.
Kobani rezilliklerinin başladığı günlerde, “Türkiye bize asker göndersin” diyordu. Amerikalılarla görüştükten sonra ağız değiştirdi, “Türk askerinin buradaki varlığını işgal sayarız” demeye başladı.
Koridor istiyordu...
Peşmerge’nin geçişi için koridor açıldı, bu kez “Bu kadar Peşmerge fazla. Biz laik asker isteriz” diye tutturdu.
Bir öyle, bir böyle... Tam şebek!
Bir zamanlar onsuz yapamadıkları Türkiye’nin varlığını “işgal” saydıkları için, son bir yıl içinde sınırlarımıza 800’ün üzerinde saldırı gerçekleştirdiler ve operasyonu hak ettiler.
Dolayısıyla, Salih Müslim, bir zamanlar çözüm için görüşlerine başvurulmuş bir kanaat önderi değil, artık bir katildir.
Bu durumu, “Vaktiyle siz bu adamı Türkiye’de ağırlamadınız mı?” diyen Doğan Medya Grubu’nun şebekleri de bilsin!