Uykuya dalmadan önce şiir okurdum eskiden... Roman okumak uykumun tadını kaçırırdı, devamını merak ettiğim bir kitabı yarıda bırakıp da uyuyunca huzursuz olurdum. Şiir okumak gözleri açık rüya görmek gibiydi bütün o imgeleriyle. Uyanık olmakla uyku hali arasındaki bir merdivenin renkli basamaklarıydı dizeler. Bulutlara doğru tırmanırdım her bir dizeyle. O dizelerden bir müzik yükselirdi, zihnim ritimlerine kapılırdı. Söz, kuru bir anlam kazanmakla kalmaz düşüncelerimi dansa kaldırırdı. İçinde hüzünden, acıdan, aşktan, ayrılıktan, tutkudan, coşkudan izler taşıyan bir tür tangoya. Bulutların üzerinde sabahlardım.
Sonra bir gün şiirim kaçtı... Yaşadıkça insanın içinde çaydanlığın kireç bağlaması gibi bir tortu birikir ya... Onu temizlemedikçe en aromalı çayı bile demleseniz suyu acılaştırır, bulandırır. Ben de uygun bir kireç sökücü bulunca belki uykudan önce şiir okumaya yeniden başlarım. Gündüz okumalarında yok o naif kendini kaptırma hali...
O uzun dönem içinde başucumdan eksik etmediğim şairler arasına zaman zaman yenilerini katardım. Seamus Heaney onlardan biriydi. 30 Ağustos günü, kısa bir rahatsızlığın ardından 74 yaşında hayatını kaybeden İrlandalı şair, 1995 yılında Nobel Edebiyat Ödülü kazanmıştı.
* * *
Nobel kazanana dek Heaney’in adını duymamıştım. Ertesi yıl Beyoğlu’nun en gözde kitapçılarından Robinson Crusoe 389’da elime “Opened Ground” adlı bir Seamus Heaney derlemesi geçti! Şairin bütün kitaplarını yayımlamış olan New York’taki FSG - Farrar, Straus ve Giroux basmıştı. Heaney’in “Death of a Naturalist”, “Door into the Dark”, “Wintering Out”, “Stations”, “North”, “Field Work”, “Sweeney Astray”, “Station Island”, “The Haw Lantern”, “The Cure at Troy”, “Seeing Things”, “The Spirit Level” kitaplarından şiirler yer alıyordu. Kendi deyişiyle ‘toplu şiirler’den eksik ama ‘seçme şiirler’den fazla bir derleme “Opened Ground”. İkisi arasında bir yerde diye tanımladığı ve içeriğini bizzat belirlediği kitaba, Nobel Edebiyat Ödülü’nü kabul ederken yaptığı “Crediting Poetry” başlıklı konuşmasının metnini de bir sonsöz olarak eklemişti. Robinson Crusoe 389’un adının Define Adası olarak değiştirilmesi gerek bence!
Whitman’ın, Ritsos’un, Neruda’nın, Cansever’in ve daha pek çok şairin kitabının yanına koydum “Opened Ground”u. Birikimini, deneyimini, bilgeliğini paylaşan, tam anlamıyla akıl hocası olmayan ama ona yakın bir yoldaş bulmuştum onda. Kendini, hayatını, ailesini, tanık olduklarını şiirine dürüstçe aktarmasından, Katolik bir İrlandalı olarak siyasi duruşunu haksızlık ve adaletsizliğin yanı sıra şiddete de karşı olarak sarsmadan tarif edebilmesinden etkilenmiştim.
İsterdim ki buraya “North” adlı kitabındaki “Singing School”un ilk bölümü olan “The Ministry of Fear”i alıntılayayım... Yatılı okul deneyimiyle Kuzey İrlanda meselesini nasıl birleştirdiğine dikkatinizi çekeyim... Ölümünün ardından İngilizce basında çıkan hemen her yazıda geçen “Digging” şiiriyle onun babasına, toprağına bağını anlatayım... Kitabın adını son dizesinden aldığı “Act of Union”ın beden ve ülkeye dair çiftanlamlı okumasının tadına varmanızı önereyim... Şiire neden inandığını / itibar ettiğini anlattığı, İrlanda’nın siyasi durumuna ve büyük şair Yeats’e değindiği Nobel konuşmasından birkaç satır aktarayım...
Ama yokmuş! Seamus Heaney’in Türkçeye çevrilmiş bir tek şiir kitabı yokmuş! 8 - 11. yüzyıla ait, Eski İngilizce yazılmış, yazarı anonim olan ünlü “Beowulf” destanını modern İngilizceye çevirmişti Heaney; bir tek onun Türkçesi yayınlanmış. Bugün bir kitapçıya gidince kaç tane Yeats, kaç tane Ted Hughes kitabı bulabiliriz zaten? Seamus Heaney’i de bulmadan kaybetmişiz.
Belki de şiiri kaçan bir tek ben değilim. O cıvıl cıvıl kocaman kitapevlerinde şiir, gri bir yalnızlığa düşmüştür.