Beşiktaş geçen sezon 54 maç oynadı. Ondan önceki sezon ise tam 57 maç. Bu 111 maçın 26’sı UEFA Avrupa Ligi’nde. Diğer deyişle, her 4 maçından biri Avrupa arenasındaydı Beşiktaş’ın. Şimdi “Feda” diye başlanan sezonu ise yalnızca 38 maçla tamamlayacak. Ara transferde kadro alternatiflerini doğru mevkilerde artıramamış olmak yönetimin ve teknik heyetin kusuru. Sakatlıklar önemli bir sorun, kabul. Ama Beşiktaş’ın hücum üretkenliğindeki düşüşü tek başına açıklamaz. Taktik anlayışta kısıtlar söz konusu.
Kadro sorununu ilk kez yaşamıyor ki Beşiktaş. Tek bir örnek vereyim: 21 Ekim 2010 tarihli Porto maçı. Sakatlık ve cezalardan yalnızca 4 yedek var kulübede: Rüştü, Ersan, İsmail, Ali Kuçik. Beşiktaş maçı 3-1 kaybediyor, ama rakibinin nerdeyse 3 katı gol girişimi üretiyor. Hücum üretkenliği açısından bugünle karşılaştırırsak, kadro kalitesi de çok farklı değil aslında. İlk 11’i de hemen sayayım: Hakan - İ. Üzülmez, İ. Toraman, Zapo, Hilbert - Necip, Ernst, Tabata - Nobre, Bobo, Nihat. Rüştü haricindeki 3 yedek de oyuna giriyor. İlk değişiklik Ali Kuçik kimin yerine giriyor hem de? Zapo’nun! Çok eleştirildiği Kiev maçlarında bile rakibinden daha çok gol girişimi üretti Beşiktaş o sezon.
Bu örnek kimilerine anlamlı gelmeyebilir. Ama taktik zihniyet açısından fikir verici. Yukarıda saydığım kadroyla bile ayağında top tutmayı, pas yapmayı beceriyordu takım. “Geriye yaslanmayın, ileriye çıkın” demekle olmuyor o iş. Takıma belli oynama alışkanlıkları kazandırmakla oluyor. Bu köşeyi düzenli izleyenler skora göre yorum yapmadığımı biliyordur. Schuster’i o sezon bütün başarısızlıklara karşın savundum. Bu sezon ise, çıkış dönemleri dahil, takımın hücum üretkenliğini belli ilkeler açısından eleştiriyorum.
Schuster bir örnek. Bielsa’dan Wenger’e, van Gaal’den M. Laudrup’a pek çok ada benzer gerekçelerle alkış tutarım. Wenger’in elinde çok kaliteli orta sahalar da oldu, gayet vasatları da, ama oyun zihniyeti hiç değişmedi. Tam o sıra aklıma Muhammed’in ilk kez A takım forması giydiği tarih geliyor: 3 Mart 2011. Schuster kalsaydı, Muhammed’le özel olarak ilgilenen Guti de dışlanmazdı bu takımdan. Ya Muhammed nerede olurdu şimdi dersiniz?