Türkan Saylan vefat etmeden önce evine yapılan baskın ve Türkan Hanım’ın pencereden dışarıya bakışı hepimizin içini acıtmıştı.
İstanbul Emniyeti ve özel yetkili savcılığının gidişatını gösteren ilk adımlardan biri buydu. Yani hukukun ve adalet arayışının özel cemaat ilişkilerine alet edildiği kuşkusu ilk bu olayla duyulmaya başlandı.
Daha büyük resim hatırına, yani darbeci ve komplocu odakların temizlenmesi uğruna görmezden gelindi, küçük eleştirilerle yetinildi.
Ardından Vatan Gazetesi çalışanı Aylin Duruoğlu, Devrimci Karargah üyesi olmakla suçlandı, uzun süre tutuklu kalıp çıkabildi. Suçu, eski okul arkadaşıyla yemek yemek ve bir arkadaşının aldığı başarı primi paralarıyla fotoğraf çektirmekti.
Aynı davadan Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı tutuklandı, ardından Ahmet Şık ve Nedim Şener bir kitap uğruna demir parmaklıkların ardını boyladı.
Sonra meşhur şike davası geldi... İstanbul polisinin gazeteci gibi çalışıp gazete ve televizyonlara görüntü ve fotoğraf servisi yaptığı meşhur dava.
Futbolcu sanığı yok denecek kadar az olan ama 22 maçta şike tespit edildiğini iddia edebilen emniyet yetkilileri, ‘’Futbolcusuz şike olur mu? Niye gözaltına bu maçlardan oyuncu yok’’ soruma, ‘’Stratejimize ne karışıyorsunuz. Sıra onlara da gelecek, adım adım geliyoruz’’ cevabını verdi ama bu sözünün arkasında duramadı.
Üstelik Aziz Yıldırım ve arkadaşları hakkında olmayan bir örgüt suçlaması yapıldı, örgütün silahlı ayağını oluşturduğu söylenilen Giresun yapılanmasının biri hariç tüm sanıkları, Yıldırım’ın sağ kolu olduğu iddia edilen kişi, salıverildi ama Fenerbahçe Başkanı hala bu hayali örgütün liderliği suçundan tutuklu.
İşin garibi, Oslo görüşmeleri nedeniyle MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı ‘’Eylemlerin devamına göz yummakla’’ suçlayan İstanbul polisi ve özel yetkili savcılığının, sene başından beri tekrarlandığını iddia ettikleri sike suçuna aylar boyunca seyirci kalmış olmaları idi.
Polis ve savcılık, kendi iddialarına göre suçu tespit etmiş ama önleyici hiçbir tedbir almamış, sanıklar hakkında işlem yapmamıştı.
İşlem yapmak için de ligin bitmesi, seçimlerin yapılması beklenmişti.
Şike Davası’nın başka amaçlara hizmet ettiği o kadar aşikar olduğu için bugün Fenerbahçe tribünlerinde, Bağdat Caddesi’nde yapılan yürüyüşlerde, bu operasyonun arkasında olduğuna inanılan camiaya aleyhine ağır sloganlar atılıyor. Bu harekete gönül veren çoğunluk hakketmediği suçlamalarla karşı karşıya kalıyor.
Ancak, giderek Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ni aratır hale gelen Özel Yetkili Mahkemelere zamanında müdahale edilmediği, yanlışlarına göz yumulduğu için hukuka aykırılık alanı giderek genişledi, son MİT soruşturması girişiminde tanık olduğumuz üzere, doğrudan siyasetin alanına uzandı.
Türkiye’ye barış getirmek adına, halkın oylarıyla yetki verdiği bir iktidarın yaptığı girişimler dava konusu yapılmaya çalışıldı.
Barış sürecine yönelik tepki, İstanbul’da yapılan toplantılara emniyet kaynaklı bilgilerle haber yapan kimi kesimlerin gösterdiği tepkide de ortaya çıktı.
Bu gelişmeler, PKK’nın silahlı eyleme devamından medet uman askeri kesimin yerini başka odakların aldığı inancı doğmasına yol açtı açıkçası ve açmaya devam ediyor.
Şike operasyonu başladığında ‘’Fenerbahçelilik yapamam’’ diye zanlıların üzerine gidilmesini isteyen Başbakan Erdoğan’ın bugün ‘’8 takımı birden düşüremeyiz’’ noktasına gelmesinde bu gelişmelerin payının büyük olduğunu düşünüyorum.
Federasyonun vereceği karardan bağımsız olarak şike davasının İstanbul kaynaklı odaklar yüzünden başka amaçlara alet edildiğine inancım artık tam.