Eski meslektaşımız Ertuğrul Özkök, 5 Mart tarihli “28 Şubat medyasında hesap vakti” başlıklı haberimize fena kızmış.
Çok ilginçtir, ne zaman Aydın Doğan’a; özellikle 28 Şubat süreci ile ilgili bir eleştiri yöneltilse önce Ertuğrul Bey zıplıyor.
Bu da benim çok dikkatimi çekiyor.
Ertuğrul Bey, Aydın Doğan’ın avukatı olmadığına göre ya her seferinde talimat alıyor, veya refleks olarak savunma ihtiyacı duyuyor.
Ve kim nerede ne yazsa bu ve ‘yol arkadaşı’ her seferinde Yönetim Kurulu Başkanımızı hedef alıyor, hakaret yağdırıyor.
Bir kere, bu seviyesiz üslup onlara çok mu cazip görünüyor bilmiyorum ama karşıdan çok itici göründüğünü söyleyecek bir tek gerçek dostları yok mu acaba?
Asıl önemlisi de...
Beyler... Siz, rakiplerinizle ilgili her haberi patronunuzun talimatı ile yazıyor olabilirsiniz ama bizde bu işler öyle yürümüyor.
Ertuğrul Bey, bendeniz dünkü yazınızda aşağıladığınız; “hayat gailesiyle yağcılık yarışına girmiş, durumdan vazife çıkaran cahil çocuklar”dan biriyim! Size çok yabancı geleceği için inanmayabilirsiniz ama bugüne kadar patronun talimatı ile hiçbir yazı yazmadım.
Mesela bu yazınızla ilgili de Ethem Bey’le tek kelimelik görüşmemiz veya yazışmamız olmadı. Değerli ekip arkadaşlarıma olan saygımın bir gereği olarak, haberimize attığınız iftirayı yüzünüze çarpmak için yazma kararı aldım ve patronumuz da bu satırları sizinle eşit şartlarda; bugün gazetede gördü.
O hesabını Ethem Bey’e sorduğunuz haberi de yine ilk defa gazetede görmüştü.
Ama bu kadar emin olduğunuza göre sizin farklı bir bilginiz var sanırım!
Hadi onu açıklayın ben de hemen istifa edeyim. (Ethem Bey’in hakkınızdaki kararını bilemem ama belki, aylardır yalvardığınız transfer için de fırsat doğmuş olur:)
Ama ispatlayamazsanız, ne yapacağınıza siz karar verirsiniz artık...
Peki, şimdi ne yapacaksınız?
Gelelim “yalan” dediğiniz habere...
O sivri dilinizle, çok bilmiş ifadelerle, “beş yıllık hikayeyi tekrarlayıp durduğumuzu hatta ZAMAN’a kayyum atandığı gün bu haberi ısıtıp yeniden tedavüle sokarak ‘ayağınızı denk alın, sizin de başınıza aynı şeyler gelir’ diye şantaj yaptığımızı” neye istinaden iddia ediyorsunuz bilmiyorum.
Bu sizin tarzınız olabilir ve bu işleri iyi bildiğiniz için, sarmayı çifter çifter alıp sonra da karşısındaki arkadaşına “niye çifter çifter yiyorsun” diyen âmânın hesabı bizi de kendiniz gibi zannetmiş olabilirsiniz.
Ama bizde bu işler de öyle olmuyor.
O manşet, yeniden ısıtılan bayat bir haber filan değil Ertuğrul Bey.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Maliye Bakanlığı ve Sayıştay’a yazdığı ve şirketlerinizin o dönemde kamudan aldığı ihalelerle ilgili bilgi isteyen yazısının üzerindeki tarih 25/02/2016...
Yani tazecik, haberin yayın tarihinden sadece 9 gün önce...
***
Sayın Özkök...
Siz, cam fanus içinde tecrit bir hayat yaşadığınız için fark etmiyor olabilirsiniz ama Türkiye çok değişti...
O merkezi kaymış medyanız da, kerameti kendinden menkul aşağılayıcı üslubunuz da bir zamanlar işe yaramış olabilir ama inanın artık beş para etmiyor.
Hiç boşuna zıplamayın...
Asıl sizi zıplatan manşetlere de sıra gelecek.
Ve bir zamanlar kendisini ‘demokrasi havarisi’ diye yutturan demokrasi düşmanları hesap verecek...
KAFAMA TAKILANLAR..
Gömleklerin hatırı mı?
Bu arada dikkatimi çekti Sayın Özkök. Birinci sayfanız “Kumpaslarla değişen hayatlar”ı gözler önüne seriyor, siz kumpasçıları savunuyorsunuz. Dün gözüme çarptı, TSK’nın kumpasa kurban olan kozmik odası ile FETÖ’nün kumpas merkezini dengelemeye çalışıyorsunuz.
Eee, bir kahvenin kırk yıl hatırı olursa o özel gömleklerinkini siz düşünün!..