Fransız Le Monde dergisinde 14 Ağustos Salı günü ilginç bir haber yayınlandı.
Türkiye maalesef bu Ağustos sıcağında da yine terör konuşuyor.
Oysa Türkiye’nin orta vadeli refahı için konuşması gereken çok daha başka konular var.
Umarım TBMM, siyasal iktidar yeni anayasa sürecinden de yararlanarak kürt meselesinde demokratik bir hukuk devletinin atması gereken adımların TÜMÜNÜ atar da terör meselesi marjinalize edilebilir.
Gelelim Le Monde dergisinin haberine.
Fransa’nın bu çok önemli gazetesi bu yaz fransızların tatillerini geçirmek için hangi ülkeleri tercih ettiklerine ilişkin kapsamlı bir haber yayınlamış; bu haberde gözüken trend muhtemelen başka Avrupa ülkeleri için de geçerli.
Haberin bir iyi, bir de kötü, üzerinde çok düşünülmesi gereken yönleri var.
Önce iyi haberden başlayalım.
Fransa’dan Türkiye’ye gelen turist sayısında yüzde 33 artış var;fransızların turistik gezi tercihlerinde en büyük artış Türkiye istikametinde, bu çok iyi bir haber.
Unutmayalım, her sene yaklaşık 13 milyon fransız yabancı ülkelere turistik geziye gidiyor; nüfusun yüzde yirmisinden çok daha fazlası.
Yunanistan’a giden fransız sayısında da yüzde 32’lik bir artış söz konusu.
Mısır’a giden fransız sayısı ise yüzde 43 oranında azalmış.
Sokakta herkesin fransızca konuştuğu Tunus’a giden fransızların sayısı da yüzde 42, Fas’a gidenlerin sayısı da yüzde 3 düşüyor.
Hırvatistan tercihinde bir artış var ama bu artış yüzde ikinin altında; İspanya’ya gidenlerin oranı yüzde beş, Portekiz’e gidenlerin sayısı da yüzde yarım artmış.
Görüldüğü gibi Türkiye fransızların turizm tercihlerinde en büyük artışın yöneldiği ülke, bundan mutlu olmamız, gereklerini de yapmamız gerekiyor.
Ancak, meselenin bir de daha az iyi yönü var.
Fransızların Türkiye tercihleri yüzde 33 oranında artıyor ama buna rağmen Türkiye’ye gelen fransız turistlerin yurtdışı gezisine çıkan fransızlar arasında oranı sadece yüzde 2.3 (Yunanistan’a da Türkiye’ye gelen sayıda fransız turist geliyor).
Tunus’un payı yüzde 3.6, Fas’ın payı yüzde 4.8, İtalya’nın yüzde 12.8, İspanya’nın yüzde 21.4; başka bir ifadeyle yaklaşık olarak İspanya’ya on fransız turist geliyorsa, bize bir tane geliyor.
Türkiye’ye dünyanın her yerinden gelen turist sayısında belirgin bir artış var, bilebildiğim kadarıyla senede otuz milyon dolayında turist çekmeye başladık, bu da çok olumlu bir gelişme.
Ancak, otuz milyon bize, eski düşük profilli şartlanmalarımız doğrultusunda yüksek gelen bir sayı ama bendenizin kanısısadece İstanbul’un her sene en azından elli milyon turist çekebileceği.
Ama gereken yatırımlar, doğru yerlere ve doğru bir yaklaşım ile yapılabilir ise.
İstanbul’un bence Türkiye’nin ve Avrupa’nın en büyük turizm cazibe merkezi olması gerekiyor.
Bunun gerçekleşebilmesi için ise bu muhteşem şehrin Bizans ve Osmanlı geçmişlerinin yarıştırılması, tüm boyutlarıyla, tüm zenginlikleriyle sergilenebilmesi.
Bir küçük örnek ne demek istediğimi daha iyi anlatabilir.
Sultanahmet Meydanı’na gittiğinizde zeminden yaklaşık iki metre dibe giden bir “yılanlı sütun” görürsünüz, bu bizans dönemi sütunun kaidesinin oturduğu yer Bizans’ın eski hipodromu, bizim tabirimizle de at meydanı ama nedense bir türlü Sultanahmet Meydanı iki metre kazılıp bu hipodrom bir türlü tüm ilginçliğiyle dünyaya sergilenemiyor.
Hala birileri İstanbul’un Bizans geçmişi tüm ihtişamı ile sergilenir ise yunanlar, yabancılar gelip buralara el koyar diye korkuyorsa pes doğrusu.
Mesele sadece şehrin Bizans tarihiyle de sınırlı değil; Beyazıd’dan Eminönü’ne Mercan üzerinden yürürken göreceğiniz çok sayıda Osmanlı mimarisinin şaheserleri olan kuş yuvaları bile bakımsız ve harab durumdalar.
Beş sene içinde hedef İstanbul’a en azından elli milyon turist çekmek olmalı.
Gelin bu hedefin koşullarını, olabilirliğini konuşalım.
Emin olabilirsiniz, “Hüseyin Aygün PKK’lı mı?” tartışmasından çok daha keyifli ve verimli bir tartışma olacaktır.
twitter.com/KarakasEser