Erdoğan, kendi ifadesiyle, 1989’daki Beyoğlu Belediye Başkanlığı adaylığından bu yana anketlerle çalışan bir siyasetçi. Son günlerde, anketlerdeki karmaşadan söz ediyor, güvenilmez bulduğunu ifade ediyor.
Anladığım kadarıyla, onun da gözleri benim gibi, rahmetli Erhan Göksel’i arıyor. (1989 yerel seçiminde ‘Bedrettin Dalan kaybedecek”, 1994’te de ‘İstanbul’u Erdoğan, Ankara’yı Gökçek alacak’ diyen isimdir. 1994 tahminini STAR’daki Kırmızı Koltuk programımda yaptığında ortalık birbirine girmişti.)
Göksel, siyasetteki “dip dalgayı” her zaman iyi tespit eden bir beyin oldu, eğer bugün yaşasaydı, çoktan, sokaktaki çalkantının nedenlerini gösteren raporu masamıza koymuştu.
Önce bir konuda anlaşalım: 15 Temmuz başarısız darbe girişimidir ama toplumda derin siyasal travmalar bırakan bir saldırıdır, siyasetteki etkilerinin, darbe dönemleri sonrasında yaşanılanlara denk olması doğaldır.
Millet, büyük çoğunlukla, beka sorunuyla karşılaştığına inanmakta, siyaseti teyakkuz ruh haliyle izlemektedir.
Bu ortamda, “kalıcı bağlılıkların” yerini “değişken cepheleşmeler” alır, hiç beklemediğiniz siyasi unsurların (Millet İttifakı zorlamasından söz etmiyorum, kalıcı olmadığı çok belli, suni…) bir araya geldiği bir zeminden konuşuyorum.
Mesela, İslam’ı Haçlı’ya satan sözde din adamları, cemaat ve tarikatlar ile Batı emperyalizmine karşı mücadelede İBDA-C ile Avrasyacı Atatürkçülerin ve Ülkü Ocakları’nın kendilerini yan yana bulmalarına yol açacak gelişmelerden kastım.
Olur mu, evet olur. Bu milleti sömürgecinin postalından kurtaran, bayrağı yükseltip, ezanı susturmayan Kuvvayı Milliye, ne tür bir sentezdi sanıyorsunuz?
Milletin kırmızı çizgisi: FETÖ
Anadolu’nun bilge kimliği, PKK ile mücadeleyi her zaman devletin meşru silahlı güçlerine bıraktı. Millet, Kürt komşusuna asla düşman olmadı, emperyalizmin bu topraklarda beklediği “iç savaş” senaryosuna da izin vermedi.
Ama FETÖ’ye bakış farklıdır.
1- Muhafazakar-dindarlar, yıllarca kendinden bildiği insanların aslında Amerikan ajanı olduğunu gördü.
2- Eğitim, kardeşlik, diyalog gibi kavramların TSK içinde yapılanma, hukuku teslim alma, sonrasında da ülkeyi Amerikan-İsrail ittifakına peşkeş çekme amaçlı kullanıldığını anladı.
Milletin düne kadar yüzlerine yerleştirdikleri mütedeyyin gülümseme ile bu kadar büyük bir ihaneti gerçekleştiren bir örgüt çerçevesinde siyaseti sorgulaması kaçınılmazdır.
Sözü uzatmadan söyleyeyim: Millet, FETÖ ile mücadelenin TSK, İçişleri ve Adalet Bakanlıkları ile sınırlı kaldığına, özellikle siyasetin (hangi parti olursa olsun)FETÖ’den temizlenmediğine, sivil bürokrasinin de ihanet zamanını bekleyen, güvenilmez kriptolarla dolu olduğuna inanıyor.
Bu güçlü bir duruş, yarının siyasetini de bu duruş belirleyecek.
Eğer,mütedeyyin muhafazakar kesimde güçlendirilen mağduriyet edebiyatı siyaset olarak beni zora sokar, FETÖ’nün silahlı adamlarıyla yargıdaki unsurlarını temizleyelim, geri kalanını da kazanmaya çalışalım diye bir düşünce varsa, tarihi yanılgıdır.
Bu tür bir strateji, Anadolu’nun geleneksel muhafazakar oy depolarında küçük bir etki yapabilir, (ters tepme eğilimi de yüksektir) amametropol orta sınıfının büyük ölçüde kaybına yol açar.
Erdoğan-Bahçeli ikilisin samimiyetine inanmasam ben de kolay yolu seçer, eyyamcılık yapabilirdim ama olmuyor ufukta beka mücadelesi var!..
Daha önce de söyledim, testi kırıldıktan sonra konuşan çok olur, (1) önemli olan testinin kırılmasını önlemektir.
(1) https://www.star.com.tr/yazar/uzlasma-erdoganin-intiharidir-zorlamayin-yazi-1353810/