İki gün önce idi galiba, Başbakan Sayın Davutoğlu bir yerde konuşma yaparken iktidarları döneminde boğazlarından bir lokma haramın asla geçmeyeceğini, kimseye de geçmesine izin vermeyeceklerini söyledi.
Haram yiyenler için de ağır beddualar etti.
Ben, Sayın Davutoğlu’nun bu sözlerine tüm samimiyetimle inanıyorum, zaten Başbakan Sayın Davutoğlu’nun böyle işleri de bilmediğini, bilemeyeceğini tahmin ediyorum, Davutoğlu’nun dünyası haram yeme dünyası değil, üniversite kürsülerinden, kitaplardan, danışmanlıklardan gelen bir dünyası var, kendisi asli meslek olarak profesör, eşi bir tıp kadını, böyle bir dünyaları yok onların, buna eminim, devr-i iktidarlarında da bir kötü sürüklenme yaşamayacaklarına yönelik sezgilerim çok güçlü.
Ancak, meselenin, bu haram yeme meselesinin bir de ancak tarafı var.
Rahmetli eski Başbakan Bülent Ecevit de bir gazeteci, bir şair idi, ne Bülent Bey’in, ne Rahşan Hanımın da boğazlarından bir lokma haram geçmediğine eminim, zaten böyle bir iddia da hiç dile getirilmedi.
Ancak, işte burası bence çok önemli, Sayın Ecevit’in başbakanlık yılları maalesef Türkiye’nin haram yeme rekorlarının kırıldığı yıllar oldu.
Demirel başta olmak üzere başka başbakanlardan bahsetmiyorum çünkü Sayın Ecevit bir dürüstlük örneği olarak bilinir ve bu doğrudur ama bu dürüstlük, döneminde, rantların, soygunların, haksız kazançların zirve yapmalarına engel olamadı.
Haram lokma meselesi özünde kurumsal bir meseledir, konunun ahlak boyutu bence talidir.
Haram yeme meselesinin adli, ahlaki boyutları vardır, meselenin bu tarafı polisi, yargıyı ilgilendirir, ilgilendirmeli, her iddianın sonuna kadar gidilmeli, aksi durumda büyük bir çürüme başlar ama aynı meselenin kurumsal yanı siyasileri, öğretim üyelerini daha fazla ilgilendiriyor.
Ben kendi adıma söyleyeyim, yolsuzlukların adli, polisiye tarafı bana çok ilginç gelmez, bu işler polisin, yargının işleridir ama bir de kurumsal haram yeme meselesi vardır ki, beni de bir iktisatçı olarak işin bu yanı çok daha yakından ilgilendiriyor.
Çok net ifade etmek istiyorum, Sayın Davutoğlu’nun ahlaki tutarlılığından zerre kadar endişem, kuşkum yok ama aşağıdaki konularda radikal önlemler alınmaz ise kurumsal haram yeme meselesinin önüne geçmek teorik anlamda imkansızdır, meselenin bu kurumsal yönünü de Sayın Davutoğlu bir profesör soyutlama düzeyinde iyi görmelidir.
Konunun AK Parti iktidarları ile de bir ilgisi yoktur, bu konulara neşter atılamadığı sürece, dün de kurumsal haram yenmiştir, bugün de yenir, yarın da yenecektir.
İşin hem ilginç hem de tehlikeli yanı da bu kurumsal haramın yaklaşık tümünün yasal çerçevede yenmiş olmasıdır, yani yargı ve polis kanunen devre dışıdır.
1- Kamu ihale sistemi, başta kamu ihale yasası olmak üzere, eksiksiz olarak küresel rekabete açılmadığı müddetçe, iyi niyetlerden bağımsız olarak, bu alanda rantlar, haksız kazançlar, isterseniz haram lokma diyebilirsiniz, engellenemez.
2- İmar hukukunda çok saydam bir biçimde yapılacak imar planlarının mikro düzeylerde tadilatı olanağı sürdüğü müddetçe kentlerde haram lokma üretimi ve tüketimi tavan yapacaktır.
3- Kamu bankacılığı garabeti sürdüğü müddetçe haram lokma yeme alışkanlığı günlük hayatın bir parçası olacaktır.
4- Türkiye ekonomisinin geldiği aşamada, AK Parti’nin bu alanda başarısı ortadadır, küresel rekabetten her sapma, her korumacılık talebi, gümrük birliğinin kapsamını daraltma anlamında gözden geçirme projeleri haram lokma üretme ve üleştirme demektir.
Bu listeyi bir iktisatçı olarak daha da uzatmam mümkün ama bugünkü yazımda bu temel dört alanla sınırlanabilir haram lokma üretme ve yeme meselesi.
Sayın Davutoğlu’na bir iktisatçı meslektaşı olarak naçiz tavsiyem haram lokma yeme meselesine sadece ahlaki açıdan değil biraz da kurumsal açıdan bakmasıdır.
Türkiye’nin geldiği iktisadi aşamada sermaye birikimi için artık rantlar zorunlu olamaz, olmamalıdır, rantlara dayalı büyüme merakı Türkiye’yi küçültür.