Ergenekon dalgalarının başladığı günlerde defalarca yazmış, söylemiştim. Bu bir skor meselesi değildir. Demokrasi davası daha çok insanın hapse atılması davası değildir. Türkiye, geçmişinden arınırken cesur ve enerjik olmalı ama muhakkak surette bunu hukuk usulü içinde yapmalıdır.
Bugün de aynısını söylüyorum...
Sadece ben değil... Demokrat medyanın hemen hemen bütün kalemleri en başından beri aynı hassasiyeti koruyorlar ve bir yandan darbecilerin ve darbeci geleneğin yargılanması için aydın sorumluluğunu yerine getirirken aynı zamanda insani hassasiyetleri de korudular. Kaideyi bozmayacak istisnalar hariç, demokrat medyanın Ergenekon/Balyoz davaları sürecinde sergilediği tutum başarılı bir gazetecilik örneğidir.
Aynı zamanda insanidir...
Şu kadarını söyleyeyim, bu konuda yazıp konuşanların yetkisi olsa; hepsi müşterek bir mahkeme heyeti gibi karar verebilmiş olsalar bugün tek bir kişi tutuklu yargılanmazdı.
Ama, ortada hukuk var ve doğru olan ne yazık ki bu toptancı şefkat değildir. Gazeteciler dosyanın tamamına yargıçlar gibi bakmazlar. Davaları sadece suç unsurları üzerinden değil siyasal/sosyal perspektiften görmeye eğilimlidirler. Üstelik çoğu kez ikinci eğilim daha çok yer tutar. Gazeteci sadece gazetecidir, yargıç değildir.
Gazeteciler olaylara toplam siyasi fayda açısından bakabilir ve Türkiye’de askerlerin, sivillerin, medya mensuplarının, işadamlarının vs. bir daha asla darbeye tevessül edemeyeceğine kanaat getirerek, yürümekte olan davalardaki takibini yavaşlatabilir. Eskisi kadar yoğun ve ısrarlı bir takibin olmamasının nedeni de nihayet böyle bir havanın esmesidir. İnsanlar, Türkiye’de artık darbe heveslilerinin fırsat bulamayacağına inanmaya başlamışlardır.
Doğru ya da değil ama bu kanaatin gelişmesi de yargının bir başarısıdır. Demek ki derinlikli, etkili ve kuşatıcı bir hukuki süreç yürütülüyor ve aradan yıllar geçse de yapılanların kimsenin yanına kalmayacağı duygusu egemen oluyor.
Öte yandan...
Daha ilk tutuklama dalgasından itibaren bu süreci hedef alan, karalayan ve usul hatası olsun olmasın bu davalara karşı sistematik kampanya yürüten medya var. Bunu çoğu kez, “insani” halleri bahane ederek yapıyorlar ama darbeyle, darbeciyle, andıçla, siyasi cinayetlerle bir problemleri olduğuna dair hassasiyet göstermiyorlar. Sebebi sır değil... Birçoğunun zaten o süreçlerin ortağı oldukları biliniyor. Yaptıkları, anlaşılabilir bir yardımlaşmadır.
Oysa, Ergin Saygun gibi hasta tutukluların veya İlker Başbuğ gibi gereksiz tutukluluk hallerinin giderilmesi için kamuoyu oluşturmakta kendilerine ihtiyaç yoktur. Baştan beri bu davaları destekleyen ve sonuna kadar gidilmesini isteyen medya bu konuda zaten gerekli hassasiyete sahiptir. Darbeci ile olmayanı, mağdur olanla mahkum olanı ayıracak tutarlılıkla bunu yapmaktadır. Gazete arşivlerinde, köşe yazılarında, televizyon konuşmalarında bunu isteyen sayısız haber ve yorum vardır.
Öyleyse eski medya niye sahadadır?
İnsani saikler veya usul hatalarının giderilmesi değil, bu bahanelerle bütün davayı itibarsızlaştırmak için...
Maksat, yanlışların giderilmesi değil, o karanlık geçmişle mücadelenin durdurulmasıdır.
Dört askeri darbenin, sayısız darbe girişiminin ve de dumanı üzerinde andıç/provokasyon vesikalarının izahı yapılırsa bu da olur elbette!