Darbe gecesi, Akıncı üssünde, “telaşla” bir aşağı bir yukarı koşturuyor. Bir kapıdan giriyor. Bir kapıdan çıkıyor. Bir şey arar gibi etrafına bakınıyor. Yine bir koridoru boylamasına yürüyüp bir kapının önünde duruyor. O sırada Tuğgeneral Hakan Evrim geliyor yanına... Hani, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’a "Seni kanaat önderimiz Fetullah Gülen’le görüştürelim" diyen Hakan Evrim... Bir süre bakışıyorlar, bir şeyler konuşuyorlar. Sonra aynı kapıdan çıkıp kayboluyorlar.
Görüntülerle sabit.
Bu kim?
Kaynak Holdingçalışanı Kemal Batmaz.
O gün arsa bakmaya Kazan’a gitmiş. Tesadüfen Akıncı üssüne düşmüş.
Koridorda bir şeyler arar gibi bakındığına göre, muhtemelen satın alacağı arsayı arıyordur.
Peki, Hakan Evrim’le ne konuşmuşlar?
Ne Hakan Evrim’i? Onu hiç tanımıyormuş ki! Zaten görüntülerdeki kişi kendisi değilmiş. Darbe gecesi bir tanıdığının evinde kalmış.
O tanıdığının ismi nedir?
Ölse söylemezmiş. 100 yıl da hapis yatırsalar ismini vermezmiş.
Peki, arsa bakma sırasında Hakan Evrim’le görüntülenen kişi kendisi değilse, kim? Tek yumurta ikizi olabilir mi?
Cevap yok...
Hakan Evrim’i tanımıyorsun... Akıncı üssündeki kişi sen değilsin... Evinde kaldığın tanıdığının ismini “ölsen” söylemezsin... Darbeyi kimin yaptığı konusunda fikrin yok...
Peki, Amerika seyahati dönüşü, havaalanında, birlikte laflayarak yürürken görüntülendiğiniz Adil Öksüz’ü de mi tanımıyorsun?
Hayır, tanımıyormuş.
O bir araya geliş tesadüfmüş.
Hayatında hiç Amerika’ya gitmemiş, hiçbir FETÖ toplantısına katılmamış, Fetullah Gülen’le hiç yan yana gelmemiş. Bir FETÖ kuruluşu olan Kaynak Holding’de çalışması dışında örgütle herhangi bir ilişkisi olmamış.
İşte Kemal Batmaz ve “savunması...”
Bu rezil yalancı için gazeteler “pişkin” başlığını attılar.
Pişkinlik, bazen, tolere edilebilir bir “hal”le ilgilidir.
En fazla “Vay arkadaş, bu ne pişkinlik yahu” der geçersiniz, dalgaya vurursunuz.
Kemal Batmaz’ın pişkinliği, insanda istikrah duyguları uyandırıyor; insanı insanlıktan soğutuyor.
Hayatında hiç Amerika’ya gitmemiş bu rezil yalancı, 17-21 Mart tarihleri arasında Adil Öksüz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Tümgeneral İdris Aksoy’la birlikte Amerika’daydı. Orada darbe toplantısına katıldı.
Darbeden iki gün önce de, Adil Öksüz’le birlikte Türkiye’ye giriş yaptı, “arsa bakmaya” Akıncı üssüne koştu.
Mahkeme heyetine sabırlar diliyorum...
Sadece yargılama yapmıyorlar, bu rezillerin psikolojik saldırılarıyla da baş etmeye çalışıyorlar.
HAMİŞ
FETÖ’ye ne kadar uzak bir gazeteci olduğunu kanıtlamak için, hakkındaki bir dedikodunun üzerine balıklama atlamış, sömürmüş de sömürmüştü...
Hani,Saygı Öztürk’ün amcasının FETÖ’cü olduğu ya da soy ismi “Öztürk” olan bir FETÖ imamıyla yakın temas halinde bulunduğu iddia edilmişti ya... O dedikodudan söz ediyorum.
Dedikodu değil, gollük pas...
Hep “sırıtık” hallerine tanık olduğumuz Saygı Öztürk bu pası aldı, doksandan ağlara taktı: “Benim amcam yok. Hiç olmadı.”
Senin amcan yok, biliyoruz...
Ama kendin varsın...
Eski müntesipler “FETÖ darbeci bir örgüttür” diye bağırırken, sen FETÖ’nün TV kanallarında “yüksek telifle” programlar yapıyordun.
Hüseyin Gülerceşöyle böyle... Erdoğan hakkında şunları şunları söyledi... Son ana kadar örgütle bağını koparmadı...
Hepsi tamam da...
Sen neden “son saliselere” kadar devam eden bağından ve parasal ilişkilerinden hiç söz etmiyorsun?