1939 yılında Dünyada istihbari ölçüsüne göre en güçlükler içerisinde ilk sıralarda yer alan, zamanın NKVD (KGB’nin eski ismi) isimli Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin teşkilatı, Hitlerin Sovyetlere taarruza geçeceğini yıl, tarih ve saatiyle Stalin’e sunmuştu. Stalin inanmadı, bu başka konu. Bu kesin bilgilere ve istihbari çalışma yöntemi yüksek seviyede olan teşkilatın başarısı, sonralar İngilizlerin konuyu işleyen belgesellerde öve öve anlatıyordu.
Bu kadar önemli istihbari teşkilat ABD’nin 6 Ağustos1945 “Bebek” isimli nükleer bombanın Hiroşima’ya, 29 Ağustos’ta ise Nagazaki’ye atılan “Şişko” isimli nükleer bombanın atılmasını sadece atıldığı zaman, herkes gibi bildi.
1949, 29 Ağustos’unda Sovyetler Birliği, ABD’den mühendislik teknolojisini çalarak kendi nükleer bombasını Kazakistan’ın Semipalatinsk şehrinde test etti. ABD’nin CIA’i aynıyla sonucu test zamanı girebildi. Bilgileri yok muydu? Bu testlerden ABD keşfiyatının haberi olsa da, içeriği ve zamanlamayı tespit etmek mümkün olmadı.
Üzerinde durmak istediğim şey; savunma sanayii konularında gizliliğin hayati anlam taşıdığına vurgu yapmaktır. Nedeni çok basit! Bu konularda çalışmaların engellenmesi, çalışan mühendislerin satın alınması, en son hedefte ise öldürülmesi bir gerçektir.
İstihbari konuda önemli güce ve savunma sanayisinde lider güçlerden olan bu iki devasa ülkenin çalışmaları halen aynı üslupta gerçekleşmekte.
Şimdi geçelim benim anlatmak istediğim hususa.
Günlerdir başında, Türkiye’nin Ukrayna ile arasındaki Pasif Algılayıcı Sensor Si Radar Sistemi (Pasis) üretimi ve geliştirilmesi anlaşması yazılıp çizilmekte. Bu haber anlaşmanın tarafı olan HAVELSAN’ın resmi sitesinde yer almakta.
Ukrayna tarafındaki çalışmanın muhatabı, UKROBORONPROM’dur. Yani Ukrayna tarafının Savunma Sanayi Kurumu. Örnek için soru gönderelim, resmi yapalım bunu. Sorarım ki; Ukrayna, Türkiye ile nede anlaştı. Cevap bu olacak... “Bu gizlidir, bilgi veremeyiz.”
Ayrıca günlerdir gururla Türkiye’nin, Ukrayna ile helikopter ve tank motoru üreteceğine dair haberler yazılmakta. Gururlanmakta haklıyız ama yapılması planlanan anlaşmaya değil, artık test yapılan sonuca gururlanmak daha mantıklı olmaz mı?
Türkiye’nin milli savunma ürünlerinin üretilmesine önderlik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, nasıl hassasiyet gösterdiğini dünyada bilmeyen yok! Bu çalışmaların önünün yıllardır kesildiği belli. Almanya’nın Türkiye’ye motor sattığını, istediğinde bu satışı istediği siyasi motivasyona soktuğunu da bilmekteyiz. Ayrıca Ukrayna’da savunma sanayii sahasında baskıya açık bir zeminde olduğunu da biliyoruz. ABD bir taraftan, Rusya farklı taraftan farklı zeminlere baskı yapabiliyor. Zaten onun sonucudur ki; istek beyanları yıllardır bilinse de, reel süreç uzatılmalar, oyalamalar ve elbette mantalite farkı nedeniyle konuşmalar icraata geçemiyordu. Dünyada bu konulara gizlilik şartı herkesçe bellidir. Türkiye Devleti bu kuralları herkesten daha iyi bilmekte. Maalesef bazı kurumlar, devletle ortak çalışan şirketler bunun farkına ya varmamakta yada içeriden bu bilgi sızıntıları başına bilerekten servis edilmekte.15 Temmuz sonrası anlaşıldı ki; Türkiye ordusuna bu kadar sızmış bir terör örgütü vakası gerçeği var. Bu durumda savunma sanayii içerikli kurum ve kuruluşların, Türkiye için önemli ve hayati olan bu anlaşmaları bitmeden, sonuç almadan servis edilmesini, masum bir durum olarak görmemiz mümkün değil!
Bazıları bilir ki; nükleer çalışmalardaki gizlilikle, Türkiye’nin şimdi anlaştığı konular arasında fark var. Nükleer çok önemli ve gizli olması gereken konu! Unutmamak lazım, savunma sanayii konularında küçük veya büyük konular olmaz. Onların hepsi büyük konular ve gizli tutulması şart olan konulardır.