Rusya ve İran’la anlaşma, “bizi ne kadar uzun vadedeki hedefe götürür” sorusunu, şimdi vermeden geçemeyeceğim. Nedeni çok basit! Aylardır “Rusya ile olmaz” diyenlerin, “İran’a bölge teslim edilmez” diyenlerin, sayısı bilinmeyen ikazlarını görmekteyiz. Türkiye’de, Rusya ve İran konusunda güvensizlik notunu belirtenlerin “transatlantik ittifak konusunda güveni var mı” sorusunu da vermeden geçemeyeceğim. Esasında baktığınızda bugün, “kimseye güvenerek değil, ilmi siyasetle gelecek inşa etmeliyiz” kanaatine odaklanmak doğrudur. Kimse ile kavga etme zorunluluğu hissetmeden, durum tespitini doğru yaparak, lakin ileride olayların içerisinden kayıp vermeden çıkmanın peşinde olmalıyız. Rusya, ABD, İran ve İngiltere aynen bunu yapıyor. Günlük olayların peşine düşmek yerine, ileride kalıcı stratejilerin kurgusu konusuna odaklanma zamanı olduğunu hatırlatarak, Türkiye’nin bugün yaptığının tam da bu olduğunun altını çizmek isterim.
Kendinden başka kimseye güvenmeden uluslararası ilişkileri dizayn etme kabiliyeti, devlet geleneğimizin özünü oluşturmuş durumda. Lakin uzun yıllar bu devlet geleneğimiz küresel aktörler tarafınca belirlenmekte idi. Zaten bu alışılmış durum sebeptir ki, halen “koskoca Amerika’ya kafa tutulur mu” sorusuna zaman zaman rastlayabiliyoruz.
Amerika devlet yapısının, uzun zamandır herkesi kavgaya ittiği siyaset inşasının içinde bulunmakta dünya. Rusya - Ukrayna savaşı dâhil, tüm yeni savaş motiflerinin içeriğinde yatan şey budur.
Yeni savaşlar çıkarmak, Amerika için hava ve su kadar gerekli. Çin; her ne kadar da Amerikan düşmanı olarak hedefe konulsa da, Çin de savaşmak istemiyor. Savaşmadan kazanma kabiliyetinin geleneksel kodlarını devreye sokmakta. Çin; çok çok büyük küresel ekonomik güç olsa da, ileride bile küresel patron olacak nitelik taşımamakta! Bunun tarihsel nedenlerine girmeden şuna bakmamız lazım. Bir güç; medeniyet anlayışını dünyadaki insan profiline katkı niteliğine odaklamadığı süreçte, büyük güç olma niteliğini kaybeder!
Amerika’ya karşı kaybedilen güvenin altında yatan neden, tam da budur. Başlangıç noktasındaki ilkesi ile hazırdaki tutumu arasında, insanı yok eden konuma ermesi, daha sonra Amerika’yı küresel güç makamından alıkoyacaktır.
Rusya kendini güvene alma peşinde ve yeni savaş istemese de, savaş hazırlığına geçtiğinin sinyalini açıktan vermekten, kendini alıkoyamadı. Çin savaşmaz, lakin Rusya savaşır. Ekonomik sorunlar da bunun önüne geçmez. Şimdi Suriye’de barış ortamı sağlanırsa, Amerikan tezlerinin sahada nasıl değiştirme zorunluluğu yaşadığına şahitlik edeceğiz.
Suriye konusunda Rusya - Türkiye - İran esas konularda anlaştı. Bu durum, hiçbir anlaşmadıkları konuları kalmadı rehavetine kaptırmasın bizi. Lakin anlaşılan şu ki, kritik konularda hemfikirlik söz konusudur. Rusya ve İran, Esad’dan yana. PYD-YPG konusuna Rusya’nın bakışı, herkesi elde tutma isteği içerisinde değerlendirilmeli. Lakin Türkiye’nin ikazını yabana atmayacak kadar da, bu konuya hassas olacağı açıktır. İran; PYD-YPG konusuna, sınırları içerisine yönelecek tehdit kendi kapısına gelmeyene kadar, bölgede yayılma arzularına hizmet edecek unsur olarak baktıkları aşikârdır. Lakin konjonktürel durum; İran’ı olaya böyle bakmaktan şimdilik alıkoymuş.
Mesele böyle olunca, terör örgütleri konusuna bakışları Türkiye’nin talepleri doğrultusuna yaklaştı. Lakin Esad konusunda geri adım atacakları, şimdilik pek net gözükmüyor. Rusya için Esad’dan daha ziyade Rejim anlam taşıyor. İran için Esad önemli. Şimdilik anlaşılan şu ki; anlaşmaları mümkün olan olaylardan hareket edildi.
Amerika’nın, Rusya sınırlarına yaklaşmaması için Kremlin tüm yolları denemekte. Türkiye’nin varlığı ve bugünkü tutumu, Moskova için en önemli anahtardır. Türkiye için ise Rusya’nın bu durumu ciddi kozdur. Ne Rusya, ne İran, ne de Türkiye coğrafyadaki konumlarından ve etkilerinden vazgeçecek değiller. Buna rağmen anlaşacak meseleleri varsa, barışın yolu buradandır anlamı taşıyor. ABD’nin bu sürece dâhil edilmesi ile barış yolunun garantiye alınması öngörülmektedir. ABD’nin sürece dâhil edilmesi ise, masadaki her üç devletin, ABD’den beklentilerine yanıtla alakalıdır. ABD; sadece kendince uygun bildiklerini masaya oturtmak istemekte! Bunu PYD-YPG’ye verilen silahlardan anlıyoruz. Rusya; tüm silah sanayisi ile uğraşan şirketlere, “her an savaşa hazır olun” talimatı verdi. Rusya, savaşın ABD tarafından pekiştirildiğinin farkında. Zamanı uzatmaya gayret etse de, bunun her an olasılığını göz ardı etmiyor. Bununla da; ABD’ye“gelirsen gel, hazırım” diyor. Evet, ABD başından itibaren savaş istiyor. “Yeni dünya düzeni, yeni dünya savaşı ile mümkündür” fikrine inanmakta. Çünkü savaş tüm dünyayı, kaoslara ve ekonomik çöküntüye itecek. Ve bu durumda, yine Amerika kıtasından dünyaya şekil vermek isteyen para patronları kazanacak. İşte şimdi, savaşmadan kazanmanın zamanı! Bu her an savaşa hazır olma idraki ile mümkün…