BDP’lilerin de Ak Partililer gibi durum değerlendirmesi yapmaya ihtiyaçları var.
Ak Parti’nin salı günü parti genel merkezinde düzenlediği istişare toplantısı önemli sonuçlar doğurmuşa benziyor. Toplantının ana tartışma maddesinin ‘dokunulmazlık’ olduğunu biliyoruz. Biliyoruz, çünkü toplantının başında, BDP’nin bazı milletvekilleriyle ilgili fezlekeleri görüşeceklerini Başbakan Tayyip Erdoğan söyledi.
Görüşmeden gazetelere yansıyan iki sonuç senaryosu var: Birine göre, Ak Parti konuyu aceleye getirmeyecek ve zamana yayacak... Diğeri ise, yalnızca BDP’lileri hedef almayacak dokunulmazlık kaldırma işlemi; başka bazı suçları işlemiş milletvekilleri de kapsama alanına girecek...
Önemli bir gelişme bu. Ak Parti’deki istişare mekanizmasının işlediğini göstermesi önemli; ama daha önemlisi, genel başkanın son derece keskin olduğu bir konuda, milletvekillerinin teennili ve ihtiyatlı yaklaşımlarının toplantıya hâkim olmasıdır.
‘Ortak akıl’ ile hareket etme sözü vermiş bir iktidarın, devletin karşı karşıya olduğu en ciddi sorunla ilgili bir gelişmeyi, Meclis grubu ve il başkanlarıyla yapılan toplantılara götürmesi ve oradan çıkan karara bağlaması, Ak Parti’de ‘ortak akıl’ mekanizmasının işlediğini gösteriyor.
İktidar partisi toplantısından “BDP’lilerin dokunulmazlıkları derhal kaldırılsın” kararı çıksaydı, sonuç alacak çoğunluk Meclis’te zorlanmadan bulunabilecekti. Sadece MHP’liler değil, kapalı oy kullanılacağı için bazı CHP milletvekilleri de, Ak Partililer ile birlikte hareket edebilecekti.
Ak Parti istişaresinden çıkan kararı BDP’liler yanlış değerlendirmemeli; çıkan karar, BDP’ye, “Gel çözelim” elidir...
Türkiye’de halkın ezici çoğunluğu huzur ve istikrar istiyor. Bunun demokrasiyle sağlanacağından emin ve bunun için de hak ve özgürlüklerin mümkün olduğunca genişletilmesinden yana. Demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla işlediği istikrarlı bir ülkede yalnız huzur olmaz, bereket de olur, zenginlik tabana yayılır.
Halkımız bunu hak da ediyor.
Sadece ülkenin batısı, kuzeyi, güneyi ve ortasında yaşayanların değil, doğusu ve güneydoğusu da dahil bütün ülkenin arzusu bu. Yapılan her sağlıklı kamuoyu yoklaması bu gerçeğe işaret ediyor.
Görüntüyü bozan, arzunun gerçekleşmesini engelleyen ne? Neden demokratik hak ve özgürlükler konusunda cimrilik yapılıyor? Neden ekonomiyle siyaset başarıları atbaşı birlikte gitmiyor?
Enerjisinin bütününü ülkenin global planda saygınlık kazanmasına sarf etmek dururken, kendi insanını ‘düşman’ görmeye sebep olan, ülkedeki terör değil mi? Askere ve güvenlik güçlerine pusu kurmayla dışa vurduğu becerisini başka alanlarda değerlendirmek mümkün olan gençleri kanlı eylemlerden uzak tutma yolunun bulunması lâzım.
2012 Türkiyesi, şiddetin propaganda aracı olarak kullanılabileceği, taleplere kulağı tıkalı, haklı beklentilere karşılık vermeye hazır olmayan bir Türkiye değil; tam tersine, her türlü talebin duyurulabileceği ve elde edilebileceği bir tartışma zeminimiz var.
BDP’liler ‘sorunun parçası’ olmak yerine ‘çözümün parçası’ haline dönüşür, bunun için neler yapılması gerektiğini istişareyle belirler ve vardıkları sonucu ortak bir yol haritasına dönüştürmek üzere kamuoyuyla paylaşırlarsa daha önce düşünülemeyenlerin bile —bakarsınız— önü açılmış...
Keşke BDP’liler bunu görebilse...