Sinemamızda çok az dönem filmi ve gerçek hayat hikayesinden uyarlanmış yapım var. İşte bu problemi çözen, sinemamızın ulusal yapısını ortaya koyan çok önemli bir filmle karşı karşıyayız. Kore gazisi Süleyman çavuşun gerçek hayat hikayesi karşımızda. Savaşın acı şartları içinde bir Türk askerinin yetim Koreli bir kızı sahiplenmesi ve aralarındaki baba-kız ilişkisi filmi seyreden herkesin gözünü yaşartıyor. Böyle önemli bir yapımı filmin yönetmeni Can Ulukay ve oyuncu Sinem Öztürk’e sorduk.
- Bu projeyi sinemaya taşımanızın sebebi nedir?
Can Ulkay: Biliyorsunuz, Ayla filmi gerçek bir hikayeden yola çıkılarak yapıldı. Bazı hayatlar vardır yaşanmış, haber yapılmış. “Roman gibi, film gibi” deriz ya hep... Ayla da böyle bir hikaye. Belgeseli 2010 senesinde yayınlandıktan sonra da insanların bu hikayeye olan ilgisi hiç azalmamış. Birinci sebep bu. İkinci sebep ise Ayla’nın hikayesi dışında başka vizyonlar da üslenmesi. Tarih boyunca savaştan en çok etkilenen hep çocuklar olmuş. Çocuklar; annesiz, babasız, ailesiz, toplumsuz, dilini konuşamadan, eğitimsiz ve sağlıksız yaşamak zorunda bırakılmışlar. Dolayısıyla bu projeyi sinemalaştırırken ana fikrimiz hep şuydu: Savaşlar hiç olmasın, çocuklar anne-babasız ve sevgisiz kalmasın, böyle büyümesinler...
- Bu projenin içinde olmaya nasıl karar verdiniz?
Sinem Öztürk: Senaryoyu okumadan önce belgeselini seyrettim ve çok etkilendim.. Şimdi bile izlerken kalbim sıkışıyor. Gerçek hikaye olmasının yanı sıra özlediğimiz ve hayatta en çok ihtiyaç duyduğumuz duygulara sürüklüyor insanı. Sevgi ve vicdan… Bir askerin, küçük bir kızı ölümün orta yerinden kurtarması, şefkatiyle onu sarıp sevgisiyle yaşatması... Ben Ayla’da belgesel hazırlığında bir gazeteciyi canlandırıyorum. Her şeyden önce bir kız çocuğu olarak Süleyman Amca’ya duyduğum saygı ve sevgiyi anlatmam mümkün değil. O yüzden filmdeki karakterim de benim için çok anlamlı ve duyarlı çünkü iki büyük kahramanın buluşmasına tanık oluyorum.
- Hikayenin gerçek kahramanı Süleyman Astsubay’ın filminizi seyredecek olması size ne hissettiriyor?
Can Ulkay: Süleyman Amca ile filmin hazırlık aşamasından beri beraberiz. Onun çektiği fotoğrafları ve anlattığı her küçük hikayeyi senaristimiz Yiğit Güralp ile dinledik ve senaryolaştırdık. Bugün filmimiz hazır. Benim için en özel seyirci ve en ciddi jüri kendisi olacak galada... Yanlız Süleyman Amca değil Koreli Ayla Kim Eun-Ja da yanımızda olacak ve hikayenin gerçek iki kahramanıyla beraber Ayla filmimizi seyredeceğim. Bu, tüm ekibimizi çok heyecanlandırıyor.
- Rolünüze hazırlanırken ne gibi aşamalardan geçtiniz?
Sinem Öztürk: Hikayenin gerçek olması karakterle daha kolay empati kurmamı sağlıyor. Günümüzün başarılı araştırmacı kadınlarından birini canlandırıyorum. Özge, bir gazeteci olarak, 60 yıldır gözü yaşlı kızını arayan bir baba-kızın kavuşmasına vesile oluyor. Azimli, doğru kararlar alabilen güçlü bir kadın..
Benim için en özel seyirci en ciddi jüri Süleyman Amca ve Koreli Ayla Kim Eun-Ja. Filmi iki kahramanla izlemek hepimizi heyecanlandırıyor.
SEYİRCİ YÖNETMENİ BİLMİYOR
- Bir yönetmeni filmin gişe yapmasına güdüleyen bir etken midir?
Can Ulkay: Bütün dünyada filmin iyi olması gişedeki rakamla doğru orantılı gidiyor. Gişe yapan filmlerin büyük çoğunluğu başrol oyuncularının performansından dolayı olduğu için çoğunluk yönetmenlerin adını bilmiyor zaten. Gişe yapıp yönetmenin isminin anıldığı o kadar az iş var ki ülkemizde...
DOĞRU SİNEMANIN STANDARTI
- Bir ayağı yurt dışında olan Ayla filmini çektiniz. Endüstrinin sizin yani yönetmenlerin yolunu açtığını düşünüyor musunuz?
Can Ulkay: Ayla filmimiz uluslararası bir film. Evrensel bir konusu var. Din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın sevgi ve vicdanın her şeyin üzerinde olduğunu anlatan bir film. Filmin çekimleri Türkiye ve Güney Kore de gerçekleşti. Yanlış bilgilendirmemek adına söylüyorum Ayla tamamen Türk yapımıdır. Yurt dışı ayağı çekim ve prodüksiyon amaçlıdır. Endüstrimizin, doğru sinema standartları sağlandığında ne kadar iyi işler çıkarabileceğinin kanıtıdır... Biz, bu filmle sektöre yepyeni bir sinema anlayışı soktuğumuza inanıyoruz. Parantez içine açtığınız konular çok doğru ve önemli. Yapımcının sinemaya bakış açısı sadece gişeye endeksli olmamalı sinemayı sevmeli, filme ve yönetmenine inanmalı. Bütçe azlığı ya da çokluğu göreceli bir konu. Filmin hikayesine, senaryosuna ve yönetmenin anlatımına göre bir bütçe ile yola çıkılmalı yani kaba deyimle ayaklar yorgana göre uzatılmalı. Az değil yetersiz bütçelerle büyük yolculuklara çıkılması bugün sinemamız için büyük hayal kırıklıkları yaşamamıza neden oluyor. Dizi sektörü şu anda film piyasamız için çok büyük önem arzediyor. Sadece oyuncularımız değil, ekibin önemli bir bölümü ‘sezon’ dediğimiz bahar ve kış aylarında çalışıyor oluyorlar. Bu da sinema sektörünü daha çok yaz aylarında çalışmaya sevkediyor. Ayla, bu bakımdan da özel. Tam dizi sezonu diye tabir ettiğimiz kasım-nisan aylarında gerçekleştirilebilmiş bir proje. Sonuç olarak; doğru hikaye, doğru senaryo, akıllı ve yeterli para harcama, doğru yapım ve yönetim birlikteliği bize iyi bir sinema yapma şansı tanıdı. Bu, doğru sinemanın standardıdır. Endüstri olarak bu standardı yakalamak zorundayız.
Kamuoyunda filmin Kore ortak yapımı olduğuna dair yanlış bilgi var. Ayla tamamen yerli bir yapımdır.
KENDİ HİKAYELERİMİZİ ANLATMALIYIZ
- Türk sinemasının kendi tarihine uzak durduğu bu tür filmlerin çok az çekilmesinden belli. Bunun sebepleri sizce nelerdir? Bu sebeplerden sizi de etkileyen hangileridir?
Can Ulkay: Evet, Türk sineması olarak kendi tarihimize hep uzak durmuşuz. Oysa binlerce farklı hikayemiz var, birbirinden değerli ve özel. Bu hikayeler sadece ulusal da değil, uluslararası anlatılabilecek hikayeler. Oysa günümüzde bu hikayeleri sinemaya aktarabilecek her türlü görsel ve yazılı belgeye ulaşmak çok kolay. Dolayısıyla bu hikayeleri sağlam bir senaryo haline getirebilmekte sorun yok. Bu tarz tarihi hikayelerin çekilmeme sebepleri çok basit. Gerçek anlamda uluslararası sinema yapabilmek için sinema endüstrimizi bu standartlara alıştırmamız lazım. Ayla böyle de bir misyon yüklendi bizimle beraber. Tarihi filmleri iyi uyarlayabilmek için zaman, mekan, dekor, kostüm, tasarım ve uygulama kalemlerini tek tek, ayrıntılarıyla ele almak lazım. İşin teknik ve anlatım kısmı tamamen yönetmenin inisiyatif, bilgi, tecrübe ve kalitesiyle çözülebilir. Yapım aşaması bu tür filmlerde büyük ve önemli maliyet sebebi olduğu için yapımcıların yaklaşımı da biraz mesafeli oluyor. Sektör de doğal olarak komedi ve romantik komedi konularına kayıyor, riske girmek istemiyorlar.