Hocalı Köyü’nde 613 sivilin öldüğü katliamı bir aşk hikayesi üzerinden anlatan Hoca filmi İstanbul ve Washington’da gösterime girdi. Filmin başrol oyuncuları İlgar Musayev ve Nigar Bahadır’la konuştuk.
Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki savaşın en trajik sahnelerinin yaşandığı Hocalı Köyü katliamı, Azeri Vahid Mustafayev’in çektiği ve İlgar Musayev ile Nigar Bahadır’ın başrolünü oynadığı Hoca filmiyle beyaz perdeye taşındı. Musayev ve Bahadır, Azerbaycan’dan Uygur bölgesine kadar tüm Türk dünyasının gözünün Türkiye ve İstanbul’da olduğunu söylüyor.
sProje size nasıl geldi? Nasıl bir rolünüz var?
N.B: Aslında bana uzak bir roldü. Sevdiği insanı özlüyor, ağlıyor... İlk önce üstesinden gelemeyeceğimi düşündüm. Sonra Vahid Bey ‘Sende Allah vergisi oyunculuk var’ dedi. Ben tiyatro oyuncusuyum ama bu film beni sinemaya bağladı. Çok tanındım, sevildim ve mutlu oldum.
İ.M: Yönetmen Vahid Mustafayev genelde böyle hassas konulara dokunuyor. Böyle bir teklif geldiğinde sevindim. Ben 1980 doğumluyum. Hocalı Katliamı sırasında 12 yaşındaydım. Hep televizyondan seyderdik olup bitenleri. Tabii hafızalarımızda silinmeyecek izler bıraktı. Teklif geldiğinde seve seve değerlendirdim çünkü ben de buna katkıda bulunma şansına sahip oldum. Çekimler çok zor geçti.
sÇekimler nerede yapıldı?
İ.M: Azerbaycan’ın farklı köy ve kentlerinde. Eksi 16’nın altına düştü hava sıcaklığı. Ama ortaya iyi bir şey çıktı ve amacımıza ulaştık. Bu film büyük patlama yarattı. Sadece Bakü’de dört günde 25 binin üzerinde izlendi. Çok sayıda televizyon programına konuk oldu.
SAVAŞ REKLAMI YOK
sFilmin yaratacağı kamuoyu tedirgin etti mi?
İ.M: Tabii korku vardı. Daha önce Türk, Rus ve İran yapımı olan Azerbaycan’daki savaş filmlerinde çok rol aldım. Nedense hepsinde de ölüyordum.
sAzerbaycan ve Türkiye için ‘bir millet iki devlet’ deniliyor ancak sinemada ortak yapım sayısının çok az olduğunu görüyoruz. Neden böyle?
İ.M: Doğru söylüyorsunuz, bunun gelişmesi, ortak yapımların daha fazla olması lazım. Hakikaten bizim için yollar o kadar da açık değil. Amerika’ya ya da başka ülkelere gitmek hepimizin hayali... Türk dünyası içerisinde Özbekistan, Türkmenistan, Uygur, Kırgız ve Azeriler’in hepsinin kalbi Türkiye’de, İstanbul’da. Ve bence kendi amacıma ulaştım.
sHoca beklentilerin aksine sert bir savaş filminden daha çok bir aşk hikayesi üzerinden yürüyen naif bir film gibi...
İ.M: Aslında doğru söylüyorsunuz. Hocalı Katliamı’nda çok insanlar öldü hatta sekiz aile dünya üzerinden tamamen silindi. Annesi, babası, dedesi, amcası kimsesi kalmadı. Ama filmde dediğiniz gibi öyle kan görünmüyor. Trajediyi yönetmenin büyük ağabeyi rahmetli Cengiz Mustafayev çekmişti. Cenazelerin götürüldüğü sırada Ermeniler bir kez daha gelmiş. Geri dönüldüğünde kafa derisi yüzülmüş bir ihtiyar yerde yatıyormuş. Böylece ikinci bir vahşet yaşanmış. Ölüler üzerinde ikinci bir vahşet olmuş. Biz aslında ne onu, ne ikinciyi gösterdik. Biz savaşı reklam etmedik. Savaşın verebileceği zararı gösterdik. Ne kadar aileler yıkılıyor, ne kadar sevgililer ayrılıyor tahmin bile edemeyiz. Filmdeki aşıkların belki ne kadar güzel çocukları olacaktı ama olmadı.
FİLME ÇOK TALEP VAR
sFilmi henüz seyretmemiş seyirciler için rollerinizden biraz bahseder misiniz?
N.B: Günel seven genç bir kız. Neden sevdiğinin yanında olmadığını anlamaya çalışıyor. ‘Savaşa gitti, savaşı daha mı çok seviyor?’ diye düşünüyor. Seven her kızın yüreğinde bu olabilir. Ben Nigar olarak ömrümün sonuna kadar o insanı affetmem. ‘Her şey iyi olabilirdi, sen gittin de ne oldu?’ Günel de baştan böyle düşünüyor ama sonunda cenaze geldiğinde ‘O senin neyin’ diye sorduklarında ‘O benim erim, eşim’ diyor.
İ.M: Benim canlandırdığım karakter Alekber. Vatani görevini yapan bir asker, bir kasabayı korumak için gönderilmiş ama nişanlısı Bakü’de. Görevde olduğu kasaba saldırıya uğruyor. Herkesi, arkadaşlarını bırakıp ona mı gitsin? 30-40 askere kumandanlık yaptığı köyde de günahsız çocuklar, kadınlar var ve saldırıya uğrayacaklar. Kararı onun kalbi veriyor...
sBu film Türkiye dışında nerelerde gösterildi?
İ.M: Kahire, Londra, Amsterdam ve Washington’da gösterildi. Önümüzdeki günlerde Kıbrıs’ta gösterilecek.
sOrada nasıl karşılandı?
N.B: Çok iyi karşılanmış, aynı Türkiye’de olduğu gibi. Ben oralarda olmasam da videoları izledim, herkes ağlıyordu.
İ.M: Gençler telefon açıyor. İnternetten bağlantı kuruyor. Dünyanın farklı ülkelerinden Türk kökenli gençler bizi arayıp üniversitelerde gösterilmesini istiyor filmin. Bizimkiler de ‘Tabii ki gösterebiliriz’ cevabını veriyorlar.