Beşiktaş’ı bu yıl öteki yarışçılardan ayıran en önemli özellik, bir ‘standart yakalamasıydı’. Henüz maç kazanamamış SAİ K.Erciyes karşısında göstereceği verimlilik düzeyi önemliydi. Puan cetvelinin altındaki bir rakip karşısında da kendi çizgisini koruyan bir oyun gösterirse, Beşiktaş’ın standardı yakaladığı iyice kanıtlanacaktı.
Saha ve hava koşulları da iyiydi Kayseri’de. Bunun Beşiktaş’ı olumlu etkilediğini biliyorduk. Kapanmayan takımlara karşı da iyiydi.
Maça başlarken her şey Beşiktaş için uygundu. Ligin hiç kazanmamış takımı olsa da Erciyesspor, hiç yitirmemiş lider rakibi karşısında ne tedirgindi ne durgun. Özgüvenli, tempolu, yırtıcı bir oyunla girişti mücadeleye. Beşiktaş ancak 20. dakikadan sonra topla oynamaya başlayabildi. Ancak o yıkıcı temposunu da gösteremedi. Kalabalık öne çıksa da bunu hızla yapamadığı için pozisyon üretmede zorlandı. Maçın akışı içinde fizik güç olarak sürekli düştü. Standardını olumsuz etkileyen buydu. Bülent Korkmaz’ın iki kanatta Gökhan ve Olcay için aldığı kontrol önlemleri çok işlemedi, ama Beşiktaş iki hücum silahı da önemli patlamalar yapamadılar. Başı dönen Olcay’ın yerine giren Kerim henüz toptan ayrılmanın doğru zamanını saptamaya başlayamadığını gene gösterdi ama iki gole imza atan çabukluğu övgüye değerdi.
İkinci yarıda daha iyice belli oldu ki yaklaşık aynı onbirle sık sık maç oynamak artık Beşiktaş’ı yıpratıyor. Hızlanması gereken zamanda hızlanamadı çünkü. Oyunun iki yanını oynamaya geçişleri yapamadı. Özgüvenini hiç yitirmeyen nagalip rakibinin cesaretini kıracak girişimleri olamadı. Biliç 85.dakikada öne geçmiş olmayı koruyacak önlemleri almayı beceremedi. Belli ki tüm takım ve teknik adamlar fiziksel ve düşünsel bir yorgunluktan gelen yıpranmışlığın içindeydiler. Yenilginin nedeni bu ve Erciyes’in kırılmayan cesareti, yıkılmayan özgüveni... Faturayı, tek başına takımı 10 kişi bırakan Gökhan Töre’ye kesmek yanıltıcı olur.