Rusya'da yaşanan Wagner kalkışması dünya gündeminde hala tartışılıyor. Putin gibi güçlü bir liderin yaşadığı 24 saat şaşırtıcıydı.
Putin'in gizemli KGB geçmişi ve yıllar içinde oluşan karizması Prigojin'in Moskova'ya yürüyüşüyle sarsıldı. Lukaşenko'nun devreye girmesiyle Wagner savaşçılarının Belarus'a transferi sağlandı. Şimdi yeni bir cephe hazırlığı yapılıyor olabilir mi göreceğiz. Belarus'un Lviv'e ve Varşova'ya yakınlığı dikkatlerden kaçmamalı.
Türkiye'de Erdoğan taraftarları arasında Putin'e bir hayranlık söz konusu. Erdoğan halkın içinden çıktı, dişiyle tırnağıyla kazıyarak siyaset basamaklarını tırmandı. Yerleşik elitler ve sermaye çevreleriyle çatışarak ilerledi. Bürokrasiyle, 28 Şubat yargısıyla, vesayet odaklarıyla mücadele etti. Bu süreçlerde yalnızca milleti arkasına aldı. 15 Temmuz'da halkı sokaklara çağırdı ve ihanet çetesiyle mücadele etti.
Putin ise istihbaratçı geçmişi ile Rus devlet sisteminin elitlerinin yatırım yaptığı, zamanı geldiğinde önünü açtığı karizmatik bir aktör. Şüphesiz Yeltsin sonrası ülkesini toparladı ve küresel arenada Rusya'yı dinamik hale getirdi. Ancak Wagner kalkışmasında sokakta halkın desteğini alamadığı tartışılıyor.
Prigojin'in hamlesini bakış açınıza göre FETÖ'ye, Talat Aydemir'e, Çerkes Ethem'e benzetebilirsiniz. Hatta Atatürk-Lenin pragmatizmini Erdoğan-Putin ilişkisine de yoranlar olabilir. Şüphesiz iki ülkenin koşulları ve tarihsel perspektifi farklı. Olayları ve liderleri benzetmek, karşılaştırmak her zaman doğru sonuçlar vermiyor. Ancak Batı dünyası Erdoğan'ı Putin'e benzeterek Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak ve savaşa dahil etmek için gayret ediyor.
Netflix'te uzun zamandır Hitler belgeselleri ve filmleri yayınlanıyor. Bunun iki sebebi var. Putin'i Hitler'e benzetiyorlar ve Avrupa'da Rusya korkusunu artırıyorlar. İkincisi ise Almanların mevcut savaşa itiraz etmelerini önlüyorlar. Alman halkının aleyhine işleyen ve pahalı enerjiye sebep olan savaşa, Alman siyasetinden bir itirazın gelmemesi için kamuoyunda Putin öcüleştiriliyor.
Erdoğan'ın Batı ittifakında olmasına rağmen dengeli siyaset izlemesinden rahatsızlar. NATO üyesi Türkiye'nin liderinin "oyunbozan rolü" öne çıkarılıyor. İsveç'in üyeliğine karşı duran Erdoğan için Reuters algı operasyonu yapıyor. Türkiye'de yabancı yatırımların Erdoğan üzerinden yapılabildiği yalanını yayıyorlar.
Türkiye kendi çıkarlarını merkeze alarak bu süreci dengeli atlatmanın peşinde. İsveçlilerin NATO'ya katılmak istemediğinden artık eminiz. Bayram günü Stokholm'de İslam'a yönelik saldırıların tek sebebi bu olabilir.
Avrupa'da Savaşın Etkisi
Ukrayna savaşına engel olamayan Avrupa kaosa sürükleniyor. Avrupa'da yükselen aşırı sağın birçok gerekçesi var. Enerji maliyetleri, enflasyonist ortam, göçmen krizi Avrupa'da aşırı sağı yükseltiyor. Almanya'da bir yerel seçimde AfD'nin adayı Sonneberg ilçesinin kaymakamı seçildi. Bazı anketlerde ülke çapında AfD ikinci sırada çıkıyor. Scholz hükümetinin milyarlarca euro bütçe ayırarak savaşa destek vermesi ve Kuzey Akım 2 hattının üstünü örtmesi Almanya için kötü günlerin hazırlayıcısı.
Yunanistan'da kapatılan Altın Şafak'ın yerini Spartalılar aldı. Yunan meclisinde üç farklı partiden toplamda 34 aşırı sağcı yer aldı.
Avrupa'da aşırı sağın artık kemikleştiğini söyleyebiliriz. Birçok ülkede merkez siyaseti etkileyecek güce ulaşan bu partiler küresel sisteme karşı tavır almak yerine öfkesini yabancı ve İslam karşıtlığına yöneltiyorlar.
Avrupa'da küresel sistemin eline düşmüş sol ise savaş karşıtı bir ses çıkaramıyor. Savaşları durduramadığınız sürece yükselecek hareketler ise yeni kıyımların, katliamların hazırlayıcısı.
Avrupa idealinin iyice sarsıldığı bir dönemde savaşı durdurmak için gayret gösteren Erdoğan'a saldırılar da artacaktır. Küresel medyanın silah baronlarına hizmet ettiğini geçen asırda da tecrübe etmiştik. Reuters'ın algı operasyonuna karşı "savaşa hayır" diyoruz. Daha ötesi "savaşa hayır" diyenleri duymak istiyoruz.