“Savaşa hayır!” diyenler bilesiniz ki “PKK devletine hayır!” demiş olmuyorlar.
“Barış hemen şimdi” mottosu, ABD bayraklı PKK devletine “evet” anlamını içeriyor.
Gerçek niyetlerini yani PKK seviciliklerini, hatta yandaşlıklarını gizlemek için “barış” temennilerinin arkasına saklananlar da sıra bedel ödemeye gelince “demokrasi, özgürlük!” diye ciyak ciyak bağırıyorlar.
Terör örgütlerine üyelik veya terör örgütlerine destek ve yandaşlık her demokratik ülkede suçtur.
Terör örgütünün siyasetini veya propagandasını yapmak aleni bir cürümdür.
Bir terör örgütüne karşı girişilen haklı/meşru bir mücadelede siz safınızı terör örgütünden yana koyuyorsanız elbette sonuçlarına katlanırsınız.
Birileri diyecek ki işte bundan dolayı kimse kalkıp “özgürce” tavrını ortaya koyamıyor!
Yalan!
Bu ülkenin Meclisi’nde sırtını PKK’ya dayadığını, PKK’nın terör eylemlerini haklı ve meşru gördüğünü açıklayanlar var!
Dokunulmazlık zırhına sahip olmayanlar içinde de bunu yapanların sayısı hiç de az değil!
Konuştuklarında mangalda kül bırakmayanların, her ağızlarını açtıklarında “her türlü bedeli ödemeye hazırız!” diye nara atanların böyle bir iddianın arkasına sığınmaları gülünç değil de nedir?
Her devletin, hem içeride hem dışarıda varlığını ve sınır güvenliğini tehdit eden terör örgütlerine karşı kendini koruma hakkı vardır.
***
Şimdi açık açık konuşalım.
Varsayalım ki ortada bir “savaş” var.
Devletimiz kiminle savaşıyor?
Görünürde PKK terör örgütüyle ama gerçekte o terör örgütünün arkasındaki emperyalist güçlerle.
Peki bu haksız bir savaş mıdır?
Ve sen bu savaşta kimden yanasın?
Öyle lafı dolandırmadan cevap ver.
“Barış” deyip duruyorsun, de bakalım…
Lakin kiminle, ne karşılığında barış?
PKK ile diyorsan, o zaman şu iki şeye razı olalım istiyorsun demektir.
Bir: Suriye’nin kuzeyinde ABD destekli bir PKK devletine.
İki: Kandil/Rojava merkezli terörün bitmesi karşılığında ülke topraklarının bir bölümünün PKK’ya verilmesine.
PKK bir “devlet” veya “toprak” karşılığında ancak silah bırakacağını ortaya koymuş bir örgüttür.
PKK’nın Suriye’nin kuzeyinde ABD sayesinde elde edeceği “devlet” yoluyla Türkiye’nin toprak bütünlüğünü nasıl tehdit altına alacağı ayan beyan ortadayken birilerinin kalkıp bu tehdidi bertaraf amacı taşıyan “savaş”ı “halkın sağlık sorunu” gibi addetmesi, asla soyut “savaş karşıtlığı”yla izah edilebilecek bir durum değildir.
Soruyorum: Türkiye’ye “barış” adına önerdiğiniz şey nedir?
Haşmet Babaoğlu’nun dediği gibi, “Ruhen ve fikren dolandırıcı” olmaktan vazgeçin de mertçe tavrınızı ortaya koyun...
Siz bu “savaş”ta kimden yanasınız?
Ha bu arada belirtmeden geçmeyeyim: ABD bayraklı, ABD silahlı taşeron bir örgütün varlığı sizi rahatsız etmiyorsa, ABD’nin bu şekildeki varlığı sizin için sorun teşkil etmiyorsa sakın bir daha ağzınıza solculuğu ve ulusalcılığı almayın!
Devletin ve milletin bekasına yöneltilmiş bir terör tehdidini ve o tehdidin arkasındaki bölücü-yıkıcı projeyi bertaraf etmek için girişilen bir “savaş”ta nerde durduğunuz, soyut “savaş karşıtlığı” iddiasından bin kat daha önemlidir.
“Savaşa hayır” derken nerede kendinizi konumlandırdığınız belli.
“Barış hemen şimdi!” derken neyi kastettiğiniz de sır değil.
Sizin kendinizi bu şekilde ortaya koymaya ne kadar hakkınız varsa, bizim de sizi kendimizden bilmeyerek şiddetle ve hiddetle eleştirmeye o kadar hakkımız var.
Sizin görüş belirtme hakkınız varsa bizim de var.
Biz bu görüşlerimizden dolayı “savaş yanlısı” denilerek hayasızca lince tabi tutulacağız ama siz “barış yanlısı” kisvesiyle rol keseceksiniz öyle mi?
Hadi ordan!
Bu görüşümüzden dolayı bizi “Kürt halkının yüz karası” olarak suçlayıp hedef gösteren o PKK’nin HDP kılıklı ABD muhibbi sosyalist lejyonerlerine de bir çift sözümüz var bizim: “Asıl yüz karası olan sizlersiniz! Yıllardır Kürtlerin kanını döktüğünüz yetmiyormuş gibi şimdi de Kürtlerin kanını emperyalistlere peşkeş çekiyorsunuz! ABD’nin lejyoneri olma şerefine (!) nail olmak, dindar Kürtler nezdinde utançların en büyüğüdür, bilesiniz.”