İsrail’in Kasım’daki ABD seçimlerinden önce İran’ın nükleer tesislerini bombalayacağı konusunda, olayı körükleyen medya spekülasyonlarıyla dolu bir yazın ardından, Başbakan Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Ehud Barak geri adım atmak zorunda kaldılar. Netanyahu’nun bu haftaki yeni mesajı ile İsrail savaş çıkarmayı erteleyebilir; bunun için ABD resmen, İran tarafından geçildiği takdirde askeri karşılık vereceği bir “kırmızı çizgi” ilan etmeli. Fakat Başkan Barack Obama bunu Mart ayında zaten yapmıştı. Obama, eğer İran nükleer silah üretmek için harekete geçerse, askeri müdahale emri vereceğini söylemişti. Obama’dan bunu tekrarlamasını talep etmesi, Netanyahu’nun itibarını kurtaracak bir çıkış stratejisi arayışında olduğunu gösteriyor. Böyle bir şeye ihtiyacı var, çünkü İran’a karşı savaş tehditleri savurmak, Netanyahu ve Barak’ı, halk ve İsrail’in kendi savunma ve güvenlik kurumlarından izole etti.
Netanyahu ve Barak’ın kavgacılıkları, şu aşamada İran’a saldırmamak üzerinde mutabık oldukları söylenen İsrail askeri ve istihbarat şefleri arasında, hatrı sayılır bir muhalefeti ateşledi. Sadece bu da değil; yakınlarda emekli olmuş İsrail askeri mensuplarının ve güvenlik şeflerinin askeri operasyona karşı olmaları, Netanyahu ve Barak’ı; muhakeme, stratejik yeterlik ve hatta akli dengeleri konusunda görülmemiş bir yaylım ateşine maruz bıraktı. Mossad, Shin Bet ve İsrail Savunma Kuvvetleri’nin eski liderleri ve kıdemli yetkilileri, böylesi ağır sonuçlar doğurabilecek kararları vermeleri konusunda Netanyahu ve Barak’ın güvenilirliklerini resmen sorguladı.
Saygın güvenlik kadrolarının çizdiği bu kötüleyen porteler, Netanyahu ve Barak’ın halkı savaşa ikna etmelerine yardımcı olmuyor. Anketlere göre İsrailliler’in büyük çoğunluğu, ABD desteği olmadan İran’a saldırmaya karşı. Çarşamba günü Netanyahu öfke içinde güvenlik kabinesi toplantısını yarıda kesti, çünkü toplantıda sunulan istihbarat brifinginin içeriği İsrail medyasına sızdırılmıştı. İçeriğe göre İran’ın nükleer programı, Netanyahu ve Barak’ın anlattığı kadar endişe verici değil.
***
Cumhurbaşkanı Şimon Peres bile geçtiğimiz günlerde ABD desteği olmadan bir saldırıya karşı olduğunu resmen açıkladı. Peres, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini ortadan kaldıracak askeri kapasiteye sahip olmadığını ve hareketlerinin Washington’la eşgüdümlü olması gerektiğini söyledi. Elbette Beyaz Saray’ın da İsrail’in tek başına saldırmasına karşı olduğuna şüphe yok. Ve geçen hafta ABD Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey, bir İsrail saldırısının İran’ın nükleer ilerlemesini en fazla kısa bir süre için geciktireceği, bunun bedelinin ise uluslararası yaptırım koalisyonunun çözülmesi ve İran’ı gerçekten de caydırıcı nükleer silah üretmeye yöneltmesi olacağı konusunda uyardı. İran istikrarlı biçimde nükleer silah üretme kapasitesini artırıyor olsa da bu henüz yönelmediği bir seçenek. Dempsey geçen hafta Londra’da, “Etkilemeye çalışmakla suçlanmak istemiyorum,” dedi, “fakat bunu yapmaya karar verirlerse suç ortağı olmak istemiyorum.” ABD önümüzdeki ay İsrail’de katılacağı bir ortak askeri tatbikatın ölçeğini küçültmüşken bu yorumlar geldi.
İran’a karşı savaş davulları çalmak Netanyahu ve Barak’a; kendi güvenlik şeflerinin, cumhurbaşkanlarının ve İsrail’in en önemli stratejik müttefikinin güvenine mal oldu. Bu hiçbir İsrail lideri için rahat bir konum değil. Barak, Obama’dan herhangi bir yeni “kırmızı çizgi” açıklaması gelmeden önce geri adım atmış gibi görünüyor. İsrail Savunma Bakanı açıklamalarının tutarlılığıyla tanınmıyor. Sadece haftalar önce kendini, jetlerin radyo sinyallerini bozmak üzere olan bir “karar mercii” olarak gösterirken, şimdi söylenene göre ABD seçimlerinden önce İran’ı bombalamaya karşı. Netanyahu itibarını kurtarmak için ABD’den, kendini savaş tehditlerinde muzaffer kılacak bir beyan bekliyor. Fakat Netanyahu’nun sorunu, Obama’nın İran’ın nükleer silah edinmesini engelleyecek kırmızı çizgisinin, İsrail’in kırmızı çizgisiyle aynı olmaması. İran’ın sahip olduğu altyapı Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nı imzalayan üyelere izin verilen sınırlar dahilinde olsa da, İsrail İran’ın bu nükleer altyapıya sahip olmasına izin verilemeyeceği konusunda ısrar ediyor çünkü bu altyapı, silah sınıfı malzeme üretmek için kullanılabilir. Ve geçen haftaki UAEK raporunun onayladığına göre, İran bir yandan ABD’nin sınırlarına yaklaşmaktan kaçınırken, bir yandan da İsrail’in kırmızı çizgisini geçiyor.
Şimdilik yaptırımlar ve diğer baskılar İran’ın üstüne binerken, ABD İsrail’i bir şey yapmamaya ikna edecekmiş gibi görünüyor. Fakat şu ana kadarki işaretlere göre, bu önlemler İran’ın taviz vermesine sebep olsa da İsrailliler’in talep ettikleri uranyum zenginleştirme konusunda kapitülasyonlar böyle bir tavize dahil olacakmış gibi görünmüyor. Yani Kasım’dan önce bir savaş çıkması gittikçe daha düşük bir ihtimal olsa da, ilkbahar geldiğinde savaş konuşmalarının tekrar gündeme gelmesi hayli muhtemel.
* Bu yazı STAR Gazetesi için kaleme alınmıştır.