Dünyanın en vahşi terör örgütü DAEŞ Suriye sınırından açtığı ateşle bir askerimizi şehit etti. Uzun süredir angajman kurallarının uygulandığı sınırda ilk kez yoğun çatışma yaşanıyor. İlk akla gelen yazının da başlığı. Acaba savaş kapıda mı?
Yazıyı yazmadan hemen önce görüştüğüm askeri kaynaklar “henüz” bir savaşın başladığını teyit etmiyorlar.
Uzun süredir Güneydoğu sınırına yığınak yapan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin teyakkuz halinde olması bu görüşü desteklese de askeri ve istihbarat kaynakları Türk askerinin Türkiye sınırı içinde olduğunu belirtiyor. Öyle de kalsın zaten.
Sınırın bizim tarafımızdan tank, top ve obüs atışlarıyla çatışma yaşandı ancak yine çatışmadan kısa süre önce bölgeye giden bordo berelilerin ne yaptığı konusunda bir bilgi sızmış değil.
TSK tarafından yapılan resmi açıklamalar mutedil.
İlk ateşin karşı taraftan 5 kişilik DAEŞ militanı tarafından açıldığı yönünde açıklama yapıldı. Bu açıklamaya bakıldığında Türkiye’nin angajman kuralları çerçevesinde hareket ettiği yönünde.
Durup dururken ateş açılması aslında ilk değil. 2-3 hafta önce de benzer bir durumun yaşandığı biliniyor. O gün açılan ateşin amacının bir topluluğun Suriye tarafına geçebilmesi için taktik olduğu, bu taktiği anlayan askerin sınırı geçmeye çalışanları gözaltına aldığı, DAEŞ militanlarını da püskürttüğü yönünde. Dün açılan ateş ise böyle bir gerekçeye dayanmıyor.
Sahada bunlar yaşanırken, diplomasi alanında da ilginç gelişmeler oluyor. ABD Başkanı Obama, Suruç’ta yaşanan bombalı saldırı için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayıp başsağlığı dilediği görüşmede, hem DAEŞ hem de PKK terörünü kınadı. Hemen arkasından da İncirlik Üssü’nün kullanımı kararı -sınırlı da olsa- Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıldı.
Bundan sonra beklenen adımsa Amerika ile Türkiye’nin ortak bir deklarasyonla “Uçuşa güvenli bölge” açıklaması yapması. İşte o zaman o bölgenin güvenliğini sağlamak için Türkiye’nin havadan ve karadan sınırın ötesine geçeceği ve bölgeyi kontrol edeceği belirtiliyor.
Tüm bu gelişmeler işin istihbari ve askeri boyutu. İşin insani boyutundan bakıldığında doğru olan “Türkiye’nin her ne olursa olsun, o bataklığa girmemesi” olmalı. Bu zamana kadar Türkiye’yi o batağa çekmek için çok çabaladılar. Türkiye bu oyuna gelmedi. Çünkü hepimiz biliyoruz ki bu oyuna gelirsek, bu oyunu kuran ülkelerin değil, bizim evlatlarımız ölecek.
Hay sizin dilinize
Sınırımızın hemen ötesinde teröristlerle mücadele ederken, sınırın içindeki hainler de ülkeyi içeriden çökertmeye çalışıyor. Ceylanpınar’da iki polisimizin elleri arkalarından bağlanıp kafalarına sıkılan tek kurşunla kahpece şehit edilmesini, hadi onu yapan hainler ve destekçileri sevinçle karşıladı da, size ne oluyor Cumhuriyet Gazetesi? Sorsak ne kadar demokrat ne kadar hümanist ne kadar özgürlükçü ne kadar insan olduğunuzu söylersiniz. “Şehit” kelimesi çok mu gücünüze gitti ki haberin başlığını “PKK iki genç polisi infaz etti” diyorsunuz. Yoksa siz de mi sevindiniz?
Ne oldu Selocan?
Seçimden hemen önce Diyarbakır mitingini kana bulamak isteyen odakların patlattığı bomba sonrasında şahin kesilmiş bombalama talimatını neredeyse Erdoğan’ın verdiğini haykırmıştın!
Ne oldu? İşi yapan seninkiler çıktı. Yok mu bir lanetleme, bir kınama? Siz nasıl kendi evlatlarınızı bombalıyorsunuz Kandil’in efendileri? diyemiyor musun? Bak bu hafta sonu DAEŞ Terörünü kınamak için İstanbul’da yürüyüş düzenleyeceksin. PKK Terörünü de kınayacak mısın? Seninkilerin yaptığı Diyarbakır bombalamasıyla seçim barajını geçtin ama o bombayı patlatanlara bir şey demediğin, diyemediğin için insanlık barajının altında kaldın “cnm ya!”