Bir yılı aşkın süredir Filistin'de, Gazze'de kan gövdeyi götürüyor.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, iktidarı ve tüm bunları temsilen Erdoğan bu meseleyi dünya gündeminde tutmak, akan kanı durdurmak için olanca gücüyle mücadele ediyor.
Muhalefet kanadı ise başta CHP olmak üzere bu konuda devleti destekleyip Erdoğan'ın yanında durup bu mücadeleye destek vereceğine yine başka işler peşinde koşuyor.
Özellikle CHP tam anlamıyla tatlı su kurnazlığı yapıyor.
Filistin'e destek veriyormuş gibi yapıyor ama gerçekte Filistin'i kendine malzeme yapıp Erdoğan'a vurmaya çalışıyor.
İçlerine Şeytan Kaçmış...
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, geçtiğimiz gün TBMM'deki haftalık grup toplantısında konuştu.
Konuşmasında öyle şeyler söyledi ki hayrete düşersiniz.
İşte o konuşmadan Erdoğan'ı hedef alan bir kesit;
"Bugün akşam iftarda çıkacaksın kürsüye.
Trump'a Filistin'le ilgili bir şey dedin mi? Dediysen niye yazmaya korkuyorsun? Demediysen bunu nasıl söylemiyorsun? Deyip de bir cevap aldıysan o cevabı söyle de bilelim.
Ama şunu biliyoruz ki Nisan sonunda randevu istiyorsan Trump'a laf etmeyeceksin, Filistin'e sahip çıkmayacaksın. Trump'tan randevu için, yani buradaki iktidarını sürdürmek için dışarıdaki tek umudu Trump'a tutunabilmek için Filistin davasını satıyorsan Erdoğan, yazıklar olsun."
Özgür Özel bu sözleri şu an dünyada Filistin meselesinin tek bayraktarı olan Erdoğan için söylüyor.
İnsan bu sözleri söylerken biraz utanır, sıkılır.
Özel Özgür biraz tarih bilgin olsaydı Erdoğan'a mevcut iktidara bu konuda laf söyleyecek en son kişi olduğunu bilirdin.
Madem satış konusuna bu derece meraklısın, bize de düşen senin bu merakını gidermek;
CHP... Boraltan Köprüsü...
1945, Kars
Boraltan Köprüsü
Rus zulmünden kaçarak gardaş gördükleri Türkiye'ye, abi dedikleri anavatana sığınan Azerbaycanlı Türk kardeşlerimiz köprüde endişeli bekleyiş içindeler.
Milli(!) Şef İsmet İnönü ve temsil ettiği CHP eliyle tekrar Ruslara iade edilmeyi bekliyorlar.
İade ediliyorlar ve oracıkta kahpe Rus tarafından kurşuna diziliyorlar.
Canlı Tanık...
O günün şahidi 98 yaşındaki Bekir Doğan şöyle anlatıyor yaşadıklarını, Türkiye'ye sığınan 146 Azerbaycan Türk'ünün hikayesini;
"Askerlik hizmetimi 1945 yılında çavuş olarak Kars'ta yaptım.
Gelen talimat üzerine Rusların mezaliminden kaçan, gece ormanlarda, fundalıklarda saklanarak Türkiye'ye sığınan 145 Azerbaycan Türk'ünü Boraltan Köprüsüne götürmek üzere düştük yollara.
Nereye gittiğimizi, yolun sonunda neyle karşılaşacağımızı kimse bilmediğinden herkesin içinde kötü bir his vardı.
Azerbaycanlı Türklerin hali içler acısıydı.
Asla gitmek istemiyorlardı.
Bu nedenle kısa sürede yürümemiz gereken mesafeyi günlerce yürüdük.
Sonunda Boraltan denilen yere geldik. Bir ucu Türkiye'de bir ucu Rusya'da olan uzunca bir tahta köprü vardı.
Buraya neden geldik haberimiz yoktu. Hem askeriz hem de çocuğuz.
Aklımız başımızda değil. Göreve gidiyoruz, bir amaç var ama neyin nesi olduğunu bilmiyoruz.
Sonunda anladık ki biz Azerbaycanlı kardeşlerimizi Sovyetlere teslim etmek üzere gelmişiz.
Azerbaycanlı kardeşlerimizde anladılar ve ağlaya ağlaya bağırmaya başladılar.
Onların o feryat figanları, çığlıkları hala kulaklarımda.
Haykırıyorlardı, "Sizde insaf, merhamet yok mu? Sizde Allah korkusu yok mu? Müslüman Müslüman'a bunu yapar mı, siz Türk değil misiniz? Türk olduğumuz için size sığındık, gölgenize geldik, bizi nasıl teslim edersiniz? Bir Türk, bir Türk'ü götürüp ölüme teslim edemez. 'Bizi siz öldürün, yeter ki Moskofa teslim etmeyin. Ya da bırakın dağılalım, ormanlara gidelim varsın bizi kurtlar yesin. Türkiye'de ölmek istiyoruz. Onun için türlü meşakkatlere katlandık." diyorlardı."
Umutlarını kestiklerinde genç kızlar, kadınlar parmaklarındaki yüzüklerini, bileklerindeki bileziklerini çıkarıp askerlerimize atıyorlardı. Bunlar Ruslara gitmesin alın götürün karılarınıza, kızlarınıza, nişanlılarınıza verin diye ağlaşıyorlardı.
Başımızdaki komutan üsteğmenimiz çok kıymetli bir subaydı.
O da ağlaya ağlaya onlarla konuşuyordu. Üsteğmen konuyla alakalı tekrar tekrar telgraf çekti. Ama sonuç değişmedi. İnönü hepsini Ruslara teslim edin diye talimatını verdi.
Azerbaycanlıları gören Rusların attığı sevinç naraları hala kulaklarımda.
Biz Azerbaycanlı kardeşlerimizi teker teker isimlerini okuyarak sürüye sürüye köprüde Ruslara teslim ettik.
Allah kimseye öyle bir manzarayı görmeyi nasip etmesin.
Karşıya geçince 'Hoş geldiniz.' demiyorlar. Ellerinde ne varsa süngü mü tüfek mi, vurdukları zaman 'Allah' diye bağırıyorlardı. Keşke gitmeseydim, görmeseydim, bilmeseydim. Alnımız yerde, gözümüzde yaş, onların üzerimizdeki manevi etkiler bizi küçülttükçe küçülttü. 'Keşke biz de gidip ölseydik.' dedik.
Rusların ellerine geçtikten sonra biz uzaktan bakıyoruz, öyle bir muamele ki hayvana yapılmayacak bir muamele. Haksız, insafsız, vicdansız bir muamele...
Hepsini sıraya dizdiler makineli tüfekle taradılar. Mısır sapı gibi hepsi yere yığıldı."
Komutanımız bu olaydan sonra silahını çekip intihar etti."
Satış Böyle Olur...
Evet Özel Özgür...
Bu olaylar, gardaşın gardaşı teslimatı CHP iktidarı tarafından İnönü talimatıyla yapıldı.
Atılan imzalar 146 Türk'ün ölüm fermanıydı, gözlerini kırpmadan imzaladılar.
Hançerler, satışlar partinin genlerine işlemiş.
O nedenle böylesi mevzulara girmesen iyi edersin.
Altta kalır küçük düşersin.