TFF seçimlerinin hemen ardından, çiçeği burnunda TFF yönetim kurulunun görünen en güçlü ve en önemli adamlarından Bayram Saral istifa etti. Bayram Saral istifasında diyor ki, "Mücadele sürecinde şiarımız 'adil, liyakate dayalı, herkese eşit mesafede davranış ve tüm yönetim kurulu üyelerinin katılımı ile şeffaf yönetim' vaadi olmuştur. İstişareye dayalı, birlikte şeffaf yönetim anlayışının gerçekleşmeyeceğine dair şahsımda oluşan kanaat dolayısıyla, istifa ettim." Bu sözler kamuoyunda fazlaca yer bulmadı. Oysaki TFF'nin geleceğe dönük işleyişi ile alakalı son derece açık ve olumsuz beklentiler içermesi bakımından gayet önemli bir açıklamaydı. Hacıosmanoğlu yönetimi aslında başkanın gücünden ziyade bir araya gelen kulüplerin ve taban birliklerinin kuvvetler ortaklığı temelinde bir koalisyon yönetimi olarak şekillendi. Anlaşılan o ki seçimden sonra Başkan Hacıosmanoğlu ve birkaç yakın (eski) çalışma arkadaşı, büyük koalisyonu oluşturan diğer yönetim kurulu üyelerini dışarda bırakarak tek adamlı, dar bir yönetim biçimi benimsemişler. Bu konuda bizim de kulağımıza gelen ve henüz teyit edemediğimiz yaşanmış acayip olaylar var. Bakalım ilerleyen günler neler gösterecek?
Ancak bildiğim, böylesine büyük bir koalisyonda, bir taşı yerinden oynatıp, çekip çıkardığınızda koalisyonun üzerine inşa edilen yapının kolaylıkla yıkılacağıdır. Ben bu değerlendirme ışığında yeni TFF'nin ömrünün uzun olmayacağını düşünüyorum. Ali Koç ve özellikle İstanbul Kulüplerinin Başkanlarına kurulacak yeni federasyon için şimdiden kollarını sıvalamalarını tavsiye ediyorum.
Ali Koç, yeniden Kulüpler Birliği Başkanı oldu. "Bir daha aday olmayacağım" demişti oysa. Ancak o bugün o sözü söylediği tablodan farklı bir manzara ile karşı karşıyayız. Görünen o ki Ali Koç TFF'nin yeni başkan ve yönetimini çok da kalıcı görmüyor. Ya da yeni TFF Yönetiminin 3 Temmuz sürecini tekrar tartışmaya açması endişesini taşıyor. Her iki ihtimal de Fenerbahçe için kendi içinde belirsizlik ve riskler barındırıyor. Bayram Saral'ın istifası uzun olmayan bir vadede Federasyon içinde bir çözülmeye sebep olabilir. Ancak Fenerbahçe'yi bekleyen esas tehlike Hacıosmanoğlu'nun sonlanmış tüm hukuki süreçleri yok sayıp 3 Temmuz sürecini yeniden kaşıması ve Fenerbahçe'nin 2010-2011 şampiyonluğunu tartışmaya açması diyebiliriz. "Hacıosmanoğlu deli mi? Tek başına böyle bir karar verebilir mi? Diğer yöneticiler böyle bir çılgınlığın parçası olurlar mı?" diye sorabilirsiniz. Bayram Saral yaptığı açıklamada bu soruların ilki hariç diğerlerine cevap vermiş. Saral istifa ederken, "Bu Başkan ile istişareye dayalı, birlikte şeffaf yönetim anlayışının gerçekleşmesi imkânsız" demiş. Bu ifadenin meali şu: "TFF Başkanı kafasının estiği gibi takılacak ey spor kamuoyu uyanın!"
Yaşadıklarımdan ve gördüklerimden edindiğim tecrübem Fenerbahçe için yeni bir 3 Temmuz'un yüklenmekte olduğunu düşündürüyor bana.
KURDA KUZU MU?
Size bir hatırlatma yapayım. 2 Haziran 2011 tarihinde (3 Temmuz 2011 operasyonundan tam bir ay önce) Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş, Fenerbahçe'nin şike yaptığı iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu. Televizyonlarda canlı yayınlara bağlandı. "Fenerbahçe şike yapmıştır. Kupa Trabzonspor'a verilecek Fenerbahçe küme düşecek" dedi. Tıpkı 3 Temmuz sabahı Fenerbahçe'ye operasyon yapan FETÖ'cü emniyet mensuplarının söylediği gibi. Aziz Yıldırım, Kemalettin Göktaş'ın bu açıklamaları Fenerbahçe'ye yapılacak operasyonu bilerek yaptığını, tıpkı Ergenekon ve Balyoz davalarında olduğu gibi kamuoyunu yapılacak operasyona hazırlamaya matuf olduğunu, yani yönlendirdiğini söylemişti. Kemalettin Göktaş'ın öz yeğeni Fuat Göktaş'ın, Hacıosmanoğlu ile TFF'nin yeni yönetiminde yer aldığını biliyor muydunuz?
Kamuoyu hatırlamayacaktır. Hafızalarını tazeleyelim. İbrahim Hacıosmanoğlu Trabzonspor Başkanı seçildiğinde Trabzonspor'un kasasından bazı avukatlara onlarca milyon dolar para ödendiğini öğrenmiş ve önceki başkan Sadri Şener'i savcılığa şikâyet etmiş, yapılan soruşturma neticesinde Sadri Şener hakkında dava açılmıştı. Hacıosmanoğlu tarafından Sadri Şener'e açılan bu davalarda Hacıosmanoğlu'nun avukatlığını Fuat Göktaş yapmıştı. Sonradan kasada olmayan paralar sayesinde Trabzonspor'un FETÖ'cü avukatlara ödediği himmet ile 3 Temmuz operasyonundan sıyrıldığının anlaşılması üzerine davanın üstü itina ile örtülmüştü. Yine de daha sonra açılan 3 Temmuz Kumpas Davasında FETÖ'cü avukatlar himmet aldıklarını kabul etmişlerdi. İşte Fuat Göktaş bu davaların avukatıydı. Şimdi Hacıosmanoğlu kotasından TFF'nin hukuktan sorumlu yöneticisi oldu. Üzülerek söylemeliyim ki en kötüsü için hazırlıklı olun. Bu ekip "Yapılamaz, yapılırsa delilik olur" denen her şeyi yapabilecek bir ekip. Fenerbahçelilere küçük bir hatırlatma daha yapayım. Hacıosmanoğlu'nun şikeye dair söylemleri nedeniyle kendisine karşı Fenerbahçeliler tarafından açılan davalarda da avukat olarak Fuat Göktaş görev yapmıştı.
TFF'nin yeni genel sekreteri Hacıosmanoğlu'nun öz yeğeni Abdullah Ayaz oldu. Temsilciler Kurulunun açıklanmasının hemen ardından Kurulun Trabzonlu üyesi Osman Diyadin'in 2010-2011 şampiyonluğu ile ilgili twitleri sosyal medyada dolaşmaya başladı. Sanırım artık atanan tüm üyeler sosyal medya geçmişleri üzerinden tartışmamak için arşivleri temizlemeye başlamışlardır. Ancak görünen o ki Hacıosmanoğlu, seçim öncesindeki vaatleri ve ajandasıyla değil, 2010-2011 gündemi ile doğrudan bağlantılı bir ekip ile yola çıkmış. Diyebilirsiniz ki "Mecnun Odyakmaz da bu yönetimde değil mi? Odyakmaz adaletli ve güçlü kişiliği ile 2010-2011 konusunun açılmasına müsaade etmez." Ben de derim ki aman ha. Yanlış düşünüyorsunuz. Benim sözüm Odyakmaz'ın adaleti ya da güçlü kişiliği ile alakalı değil. Dikkatinizi çekmek isterim ki 2010-2011 sezonu ile ilgili mesele sadece şampiyonluk kupası ile alakalı. Kupa da sadece Fenerbahçe ve Trabzonspor taraftarlarının konusu. Kupa da şampiyonun kim olduğu da Mecnun Odyakmaz'ın umurunda değil ki.
Gandhi'nin meşhur sözünde dediği gibi: "Gelecek bugün yaptıklarınıza göre şekillenir." Bakalım, yeni yönetimin bugünlerdeki icraatları federasyonun ve Türk Futbolunun geleceğine nasıl bir şekil verecek?
Her şeye rağmen iyiyi umalım.
Bekleyip göreceğiz.