Peşin peşin söyleyeyim. Kerim Balcı ve isminin önünde profesör sıfatı olan Osman Özsoy özelinde, tüm haşhaşileri kastediyorum.
“Ben profesör olacağıma keşke bir Albay olsaymışım mesela. Bu süreçte daha çok katkım olurdu” diyebilen Özsoy, bu cümleyi darbeden kısa süre önce dile getiriyordu.
Üstelik o sırça köşklerinden buyurgan bakan sözde solcular gibi halkı aşağılamayı da ihmal etmiyordu.
“Bu iş gitmez. Yüzde 50 desteği falan iplemeyin. Ben siyaset bilimi profesörüyüm ya. Alt yazı geçin televizyon kanallarından yarın sokağa çıkma yasağı var diye bakın sokağa çıkıyorlar mı? Bütün darbeler cuma günü oluyor. Hocaların evleri cami avlusundadır. Namaza bile geçmezler korkularından. Türkiye’de insanların demokrasi için sahaya çıkmak gibi bir hassasiyeti yok. Bunlar kuru kalabalıklar. Yine 3 tane yürekli komünist Taksim Meydanı’nı zorlayacaktır. Bir tane sağcı aydın bile çıkmayacaktır”
Allah bir kere şaşırtmasın.
İnsan şaşırınca başta Başhaşhaşi olmak üzere tüm çekirgeleri bu halka düşmanlıkta sınır tanımadılar. Tatbikata çıkıyoruz diyerek kandırdıkları erlere “Allah aşkına Muhammed aşkına sıkın kalabalığın üzerine” diyebildiler...
O şaşkın hainlerden bir diğeri “kenef kokusu gelen Today’s Zaman”ın Ankara Temsilcisi Kerim Balcı’ydı. Müslüman katili Airel Şaron’la çektirdiği fotoğrafları gurur abidesi olarak paylaşan, Haşhaşilerin İsrail temsilciliği görevinde bulunan Balcı, Erdoğan’ın öldürüleceğinden o kadar emin ki, Erdoğan’ın canlı yayında açıklama yapmasıyla tüm devreleri yanıyor.
“Bu bizzat Cumhurbaşkanlığı’nın sitesinden filan mı geldi?” diyerek Erdoğan’ın hayatta olamayacağını teyit etmeye çalışıyor. Olumlu cevap alamayınca da o şaşkınlıkla derin nefes veriyor ve başlıyor saçmalamaya
“Cumhurbaşkanı sorumsuz davranıyor. Eli silahlı insanların karşısına sivil insanları çıkarmak geçmişte Suriye’de, Mısır’da olduğu gibi vahim bir hatadır. Bizim insanımız bırakınız bombayı G3 tüfeğinin (Piyade tüfeği) kurşununa karşı nasıl savunacağını nasıl siper alacağını yerde yatmayı bilmez.”
Balcı’nın “bizim insanımız” dediği olsa olsa kendi haşhaşi arkadaşlarıdır herhalde. Çünkü “onların” değil ama “bu ülkenin halkı” nerede nasıl davranacağını, mevzubahis vatan olunca neler yapabileceğini çok iyi biliyor.
Balcı bir konuda haklı. Bu halk “yerde yatmayı” Pensilvanya’daki haşhaşi lideri ve onun çekirgeleri gibi bilmez ama nasıl direneceğini, kurşuna nasıl kafa atacağını iyi bilir, 15 Temmuz gecesi dosta düşmana bildiğini de gösterdi.
Ertuğrul Başer
Bu isim bizim mahallenin kahir ekseriyetine yabancı gelir. Ben de tanımıyordum. Ta ki “serbestiyet.com” internet sitesinde yazısını okuyana kadar.
Başer, yukarıda isimlerini verdiğim haşhaşilerin özendiği sol kesime “darbeye direnemedikleri için” okkalı bir cevap vermiş.
“Bir Fatiha: Arkadaşım Ahmet Aşık’ın ruhuna mektup” başlıklı yazısında neler demiyor ki Ertuğrul Başer. Mahallesinin içinden mahallesindeki kocabaşları kibarca kınıyor, halkın darbeye nasıl direndiğini, at gözlükleri takmış mahalle mensuplarının sırf halkla yan yana durmamak için darbeyi kınayamadıklarını, sırça köşklerden hala buyurgan tavır takındıklarını, ruhuna Fatiha gönderdiği arkadaşı Ahmet Aşık’a anlatıyor. 24 yayınına da katılan Ertuğrul Başer’le yayın öncesi yüz yüze görüşmek de mümkün oldu. Uzun konuştuk. Sadece şunu söyleyebilirim. “Vatanını seven” bir solcuyu tanımış olmaktan gerçekten mutlu oldum.