ABD’de başlayacak Sarraf davası hiç kuşkusuz bir ABD-FETÖ tezgâhıdır. 15 Temmuz’da başarısız olan saldırı bu defa dışarıdan dolanarak tekrarlanıyor.
ABD tezgâhıdır, çünkü Washington artık aleni, gözümüzün içine baka baka bize düşmanlık ediyor.
Suriye’de 3500 TIR silah PKK’ya teslim ediliyor. DEAŞ militanları dünyanın her tarafındaki suikastlar, bombalamalar için kontrollü olarak bölgeden tahliye ediliyor. NATO toplantılarında skandallar ile Türkiye’ye tehdit mesajları veriliyor. FETÖ elebaşı F. Gülen ABD dizilerinde övgülere boğuluyor. Dolar üzerinden ekonomik sıkıntı tezgâhları ile halkta tedirginlik uyandırılmaya çalışılıyor.
En önemlisi, Sarraf davasında kullanılacak dokümanların hepsi şu anda tutuklu FETÖ’cü ABD konsolosluğu çalışanı eliyle davaya bakan savcılara iletildi. Davanın savcı ve yargıcı, Türkiye’de FETÖ tarafından ağırlanmış isimler…
Neydi 17/25 Aralık? Fetullahçı Terör Örgütü’nün asker, polis ve yargı içerisindeki mensupları eliyle giriştiği ancak başaramadığı siyasi bir darbe teşebbüsüydü.
Bu ihanette kullanılacak belgelerin tamamı hukuk dışıydı. Belli medya ve CHP eliyle, bu belgeler üzerinden Erdoğan ve AK Parti ile ilgili bir rüşvet ve yolsuzluk algı operasyonu yapıldı. AK Parti içinden ve Erdoğan destekçisi görünen bazıları bile rüşvet ve yolsuzluk susturucusu takılmış bu darbe teşebbüsünün, AK Parti’nin surlarında bir gedik açılması için kullanılmasından yana oldular. Bunlar, “Erdoğan gitsin, AK Parti kalsın” hesabıyla, “iktidarda bizim olmamız gerekiyor” diye yanıp tutuşanlardı.
Şimdi ABD’de, 17/25 Aralık için algı operasyonuna malzeme yapılmış hukuk dışı belgeler üzerinden bir yargılama hazırlığı var. Sanıklar rehin durumda ve Türkiye aleyhine iftiralara zorlanıyorlar.
ABD ambargosunun Sarraf ve Halk Bankası üzerinden delindiği iddiası ile de “suyu bulandırdınız ama” deniyor…
Mesele zaten hukuk ya da gerçeği aramak değil. ABD aleni düşmanlıkta, yargı üzerinden yeni bir cephe açıyor.
ABD’yi ve FETÖ elebaşı Gülen’in ihanet ortaklığını artık net görüyoruz.
Şimdi önemli olan 17/25 Aralık’ta milletin yanında durmayanların bugün ne yapacağıdır.
CHP ne yapacak? FETÖ’ye ve CHP’ye yarı resmi sözcülük yapan malum medya yeniden mevzilenecek mi? AK Partili görünüp Davutoğlu başbakanlıktan ayrıldıktan sonra Erdoğan karşıtlığının dozunu artıranlar ne yapacak? “Beklemekten usandık, yeter artık bu defa iktidarı biz şekillendirmeliyiz” diyen Batı yanlısı AK Partili kadro, bu defa işi aleniyete dökecek mi? Batı ile irtibatlı bir sahne çalışmaları var mı acaba?
CHP, Sarraf davası üzerinden kurulan tuzakta karşı cephede savaşacağının işaretini verdi. Kılıçdaroğlu, 17/25 Aralık’taki rolünü tekrar oynayacak. CHP lideri partisinin bu haftaki Grup toplantısında şunları söyledi:
“Rıza Zarraf için bu kadar niye düşünüyorsun, niye telaşa kapılıyorsun? Rıza Zarraf suç ortağı da onun için, suç ortağı! Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, Rıza Zarraf hepsi bir aradaydılar onlar… Şimdi ağlıyorlar, efendim bu bir milli davaymış. Hırsızlığın millisi olur mu, nereden çıktı hırsızlığın millisi? Yolsuzluğun millisi olur mu?”
Bence Kılıçdaroğlu bu kadar net konuştuğuna göre ABD’deki mahkemede tanık olmalıdır.
NATO skandalı konusunda “Cumhurbaşkanını yabancılara yedirmeyiz, Türkiye NATO’ya en sert tepkiyi vermelidir” diyen CHP, bu konuda da çark ederek safını tamamen belli etti.
Meclis'te basın toplantısı düzenleyen CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, “Acaba yıpranmış, tükenmiş Erdoğan'a bir can suyu mu lazımdı da böyle NATO tarihinde görülmemiş bir olayla karşılaştık?” dedi.
Türkiye, 17/25 Aralık, MİT tırları ihaneti ve 15 Temmuz darbe teşebbüsünün toplamı kadar büyük bir saldırı altındadır.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş, içeriyi de dışarıya da çok telaşlandırdı...