Seçimler yaklaşırken, partiler arasında olası ittifak haberleri de medyada yer almaya başladı.
CHP’nin gözü İstanbul’da. Oysa CHP için bu seçimler asıl olarak, Akdeniz ve Ege’de mevcut durumunu koruyabilmesi açısından büyük önem taşıyor. CHP için bu iki bölgede oy kaybına uğramak ve şu an yönettiği şehirleri AK Parti ve MHP’ye kaptırmak sonun başlangıcı olabilir.
Mustafa Sarıgül ve Gürsel Tekin arasında İstanbul için yaşanan kıyasıya yarış, CHP’yi asıl sorunundan uzaklaştırmış gibi görünüyor.
Sarıgül’ün son anda sürpriz yapması ve adaylıktan çekilmesi ihtimaline rağmen, CHP’de Sarıgül’ün adaylığı nedeniyle fırtına öncesi bir sessizliğin yaşanmakta olduğu bir gerçek.
Sarıgül, bu seçimlerde, İstanbul’dan aday olur ve partisine bir miktar daha oy kazandırıp, seçimi kaybederse, o kazandırdığı oyları kimsenin hatırlamayacağını çok iyi biliyor.
Seçimleri CHP’nin kaybettiğinin anlaşıldığı andan itibaren, Sarıgül’ün CHP lideri olma iddiasından geriye bir şey kalmaz.
Bu yüzden de, Sarıgül’ün, Mart 2014 seçimlerinin mağlubu olmak yerine, ‘aday olması engellenen mağdur’ olarak kalmayı tercih etmesi kimse için şaşırtıcı olmayacaktır.
O halde, Sarıgül aday olmak için neden bu kadar heveskar görünüyor?
Çeşitli sebepleri var bunun. En önemli sebeplerden biri, arkasında duran güçlerin ısrarı.
Ve ikincisi de, İstanbul gibi dünyanın en büyük Kürt şehri sayılan bir yerde Egemen Kürt siyasetiyle Türk solunu ittifak içinde seçime sokabileceğine bir ihtimal olarak inanılması.
Önce aday olabilir ve bu ittifaka imza atan siyaset adamı olarak ortaya çıkabilirse, bu pozisyon Sarıgül’e güç verebilir.
Erdoğan’ı ve AK parti’yi zayıflatmak için her şeyin mubah olduğu, ilkesizliğin zirve yaptığı bir süreçten geçiyoruz.
Türkiye’nin siyasi şartlarında AK Partiye karşı CHP’nin tek başına işe yarayan bir seçenek olmadığı defalarca görüldü.
O halde Kürtler’i ve şu anda bölünme operasyonlarıyla karşı karşıya kalan İslami kesimleri ittifak cephesinin içine çekmek muhalefet için başarı sayılacaktır.
Mart seçimlerinde ya AK parti’nin yenilgisi ya da daha derin bir travma..
Ortası yok. AK parti seçimlerden güçlenerek çıkarsa, muhalefet cephesinin daha derin bir siyasi travma yaşayacağı muhakkak. Ama AK parti biraz oy kaybederse, iktidar kaybının yarattığı travmayı zaten yaşamakta olanlar, biraz nefes alabilir hale gelirler.
Batı’da bir milyona yakın BDP oyu var. İstanbul ve Mersin başta olmak üzere, bu oyların muhalefet cephesine kayması sağlanırsa, bu seçim sonrası daha kapsamlı ve kalıcı siyasi birleşmelere bir zemin oluşturabilir.
Peki siyasi ilkelere ne olacak? Şimdiye kadar ne olmuşsa bundan sonra da o olacak!.
Kimse siyasi ilkelere yüzünü dönme niyetinde değil anlaşılan.İlkeler derken, neyin kastedildiği şimdilik çok belli değilse de, İstanbul’da seçim kazanılabilecek dört veya daha az ilçenin BDP (Veya HDP’ye) verilmesi halinde, İstanbul başkanlığı yarışında BDP’nin CHP’nin adayını destekleyebileceği konuşuluyor.
Bu formül 2009 seçimlerinde de gündeme gelmiş, ama sonuç alınamamıştı.
Acaba durup dururken ve seçime dört ay gibi kısa bir süre kala, HDP bu ittifakı kolaylaştıracak bir formül olarak mı düşünüldü?
Öyle olsa gerek. Ortada bu kadar tecrübe varken, kimsenin, BDP’nin HDP üzerinden Türkiyelileşebileceğine inandığı filan yok. HDP’li sosyalist liderler bunu açıkça söylüyorlar zaten.
Kürt siyasetini, sol’la tanımlanan bir zeminde tutmak ve bu zemin üzerinden geleceğin muhtemel siyasi ittifaklarını oluşturmak. HDP’den umulan bu olmalı..
Tabi ki handikaplar ve zorluklar var.
CHP ve BDP arasında bir ittifaka Kürt seçmenin ikna edilmesi, CHP’li seçmenin böyle bir ittifaka ikna edilmesinden daha kolay. Çünkü CHP tabanı ulusalcı fikirlerden hoşlanan bir taban. Bu tabak Kürt kimliğiyle barışık değil. Kürt kimliğini dolaylı-dolaysız biçimde inkar eden bu tabana , Öcalan’ın ve PKK’nin yönettiği bir partiyle ittifaka sokmak o kadar kolay değil. HDP burada bir işe yarar mı, bu ittifak BDP üzerinden değil HDP üzerinden kurulursa, değişen bir şey olur mu, bunu şimdiden kestirebilmek mümkün değil tabi.