Fred'li Fenerbahçe, Rize deplasmanından güçlü oyun ve 5-0'lık net skorla şen döndü. Bakmayın siz rakip takım taraftarlarının maçın skorunu Rizespor kalecisi Gökhan üzerinden okuma gayretlerine. Kalede Gökhan değil, Musleraolsaydı da maç bu skorla biterdi. Farklı bir sonuç olmazdı. Aleyhe yapılan VAR yanlışları bile sonucu değiştiremiyor. Fenerbahçe her şeye rağmen rakibini ezip geçiyor. Mourinho, her geçen gün Fenerbahçe oyun kimliğini oturtuyor. Fenerbahçe bundan sonra her maç üstüne koya koya, kendi futbol gücünün zirvesine ulaşır. Bu ligde Fenerbahçe'nin 2 -hadi Trabzonspor'un hatırı kalmasın- 3 zor deplasman maçı olur. Geri kalanlar hikaye. Ligimizin gücü ancak bu kadar. Mourinho ile zaten her maça 1-0 önde başlıyor Fenerbahçe. Gerisi takımın işi. Usta ayakları, alternatifli kadrosu ile bu takım, ligi uzak ara götürür. Fred'in muadilinin transferi, bir kenar oyuncusu, bir stoper transferi de sonucu değiştirmez. Olsa olsa pastanın çileği olur o kadar. Fred'in yedeği kaç maç ilk 11 oynar. Dört bilemediniz beş maç. 10/15 milyon Euro ödenerek Fred'e yedek oyuncu transfer edilir mi muamma! Fenerbahçe'de bir futbol aklı varsa böyle bir transfer yapmaz. Merkez orta sahaya net bir transfer yeter de artar. Bundan fazlasına gerek yok. Olsa olsa bu saatten sonra gelecek vaadeden, potansiyeli, yedek oturmayı sorun etmeyecek, düşük maliyetli genç oyuncular transfer edilir.
Ancak göreceksiniz buna rağmen sosyal medya ile okşanan, transfer obezi taraftarı mutlu etmek için 2/3 futbolcu onlarca milyon Euro ödenerek kadroya katılır.
Neden?
Çünkü yeni nesil yöneticiler bu şekilde taraftar arasında popüler oluyor, sevildiklerini düşünüyor. Kulüplerin borcunun onlarca milyar TL'ye ulaşmış olması, hepsinin teknik iflasta olması bu yöneticilerin umurunda dahi olmaz.
İddia ediyorum.
KILIFINA UYDURMAK
Ali Koç bile sosyal medyada yazılan kadar transfer süreçlerine hakim değil. Futbol şubesi, kendine yakın gazeteciler ile transferi dizayn ediyor. Başkan ve yönetim el mecbur transfer yapıyor. Ha diyeceksiniz ki "Yeni kulüpler kanununda yöneticilerin sorumluluğu var." Hiç boşuna kendinizi yormayın. Hem Kanunu aşmanın binlerce formülü var. Hem de böyle bir sorumluluk mekanizması işletilirse yöneticilerin sarılacağı çok güçlü bir argüman var. Ne mi? "Devlet bize karşı." Ya da "Muhalifler bize iftira atıyor."
Bakınız Galatasaray'a. Son iki sezonun lig şampiyonu. Kasasına UEFA'dan giren onlarca milyon Euro var. Transfer gelirleri, sponsorluklar, forma ve bilet gelirleri... Filme bakarsan; uçuyor, kaçıyor Galatasaray. Sonra küçük bir sızıntı çıkar çıkmaz yönetimin dışında kalan bir yönetici peyda oluyor. Ardından halının altına süpürülen pislikler bir bir ortaya çıkıveriyor.
Dört başı mamur bilet yolsuzluğu, haksız kazanç elde edilmesi ve daha nice ithamlara karşı savunma hemen hazır: hepsi iftira. Muhaliflerin ve rakiplerin uydurduğu yalanlar. Peki ya gerçekler? Üzerine adli makamlar gitmez ve sağlam bir soruşturma yapılmaz ise belki de hiç bilemeyeceğiz. Yapanın yanına kar kalacak.
Kimsenin yapılan faydasız transferlere harcanan 100 milyonlarca Euro'nun hesabını sormaya niyeti yok. Milyon Eurolar ödenen futbolcular bedelsiz serbest kalıyor, kimsenin umurunda değil. Bunlara ödenen yıllık ücretler, menajer komisyonları, vergiler de cabası. Hesap sorana; "muhasebeci misin?" diye soruluyor, hain ilan ediliyor. Büyük, küçük tüm kulüplerin durumu bu. Geçen hafta içinde Kayserispor Başkanı açıklamalar yapıyor. Milyon Euro ücret alan futbolcunun elini kolunu sallayarak gittiğini, FIFA tazminatından kaynaklanan milyonlarca Euro enkazın kulübe kaldığını açıklıyor. Transferi yaparken, "Ben cebimden ödüyorum, kime ne?" dediği için ayakta alkışlanan dönemin başkanının karşıladığı tüm masraflar için kulüp gelirlerinin tamamına temlik koyduğunu, yaptığı temliki kişisel borçları için bir bankaya teminat olarak verdiğini yapılan açıklama ile öğreniyoruz. Üstelik o banka, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un sahibi olduğu bir banka. Kayserispor o bankaya artık göbekten bağlı. Bu konu haber bile olmuyor Türkiye'de. Araştırılsa neler neler ortaya çıkacak. Çıkacak da bu araştırmayı kim yapacak?
TFF mi?
Dönemin başkanına kimse "Kardeşim sen ne yaptın kendin sefasını sürdün, cakasını yaptın, enkazını bırakıp gittin" diyemiyor.
Hani yeni kulüpler yasası ile böyle başkanlara hesap sorulacaktı? Var mı hesap sorabilen? Kol kırılıyor, yen içinde kalıyor. Olan Türk Futboluna oluyor. Türk Futbolu derin komada. Hızla ölüyor. Ağlayanı bile yok.
BÜYÜK HOCAYA ELVEDA
Bahsi açılmışken, Türk Futbolundan, Christoph Daum geldi geçti. Hafta sonu Daum'u kaybettik. Daum hem Fenerbahçe'de hem de Beşiktaş'ta şampiyonluk kazanmıştı. Kuşkusuz Fenerbahçe taraftarları Daum'u bir başka seviyordu. Fenerbahçe, Daum'la, 03/04 ve 04/05 sezonlarında üst üste iki kez şampiyon olmuştu. 05/06 da ise son maçta Denizli'de şampiyonluk kaybedilmişti. O maçta olanlar, maçın hakemi Selçuk Dereli, hala Fenerbahçelilerin hafızasında. Fenerbahçe'de o sezonunun sonunda çok büyük bir kırılma yaşanmıştı. Şampiyon olsa ya da her şeye rağmen Daum ile devam edilse farklı bir Fenerbahçe tarihi yazılabilirdi. Ama olmadı. Bu vesile ile spor kamuoyu Daum için gıpta edilecek bir vefa örneği sergiledi. Allah herkese böyle bir veda nasip etsin. Bu konuda dikkatimi çeken çok önemli bir husus oldu.
Fenerbahçe Spor Kulübü sosyal medya hesapları Daum'un ölüm haberini ilk anda son derece kötü bir iletişim biçimi ile takipçileri ile paylaştı. Ardından büyük bir infial oldu. Fenerbahçe Spor Kulübü sosyal medya hesapları gelen tepkiler üzerine, yeni paylaşımlar yapmak zorunda kaldı. Fenerbahçe TV özel program yaptı. Yöneticiler açıklamalarda bulundu. Değerli dostlar, olanın çaresi yok mantığı ile konuya yaklaşırsak doğruyu bulamayız. Fenerbahçe sosyal medya hesaplarını yönetenlere, iletişimini belirleyenlere hatırlatmak isterim. Fenerbahçe 2018 yılında Ali Koç başkan seçildiğinde kurulmadı. Siz ne kadar böyle görseniz de Fenerbahçeliler böyle görmüyorlar. 1907 yılında kurulan kulübün 2018 yılına kadar geçen 110 yıllık tarihi var. Bu tarihi yazan, Fenerbahçelilerin hiç unutmadığı, unutamayacağı, kahramanları var. Daum da o kahramanlardan biriydi. Fenerbahçeliler için Daum sıradan bir teknik adam değildi. Daum, Fenerbahçeli bir nesile yaşayan bir umudun hatırlatıcısıydı. Bir neslin kahramanıydı. Onun yarattığı yeni kuşak Fenerbahçe kadrosu sahaya çıktığında Fenerbahçeliler kazanma ihtimalini, mutlak bir gerçeklik olarak görürdü. Fenerbahçe de Türk Futbolu da onunla çok güçlü bir ivme kazanmıştı. O arkasında onun kazandırdıkları ile Fenerbahçeli olan bir nesil bıraktı. Özet olarak Daum sıradan biri değil, Fenerbahçe'nin önemli bir değeriydi. Fenerbahçe taraftarı vefalıdır. Siz unutsanız da onlar size unutturmazlar.