İttihatçılar neden Abdülhamid Han’ı tahttan indirdikten sonra bir türlü düzeni yeniden kuramamışlardır? Çünkü ne devlet yönetmeyi biliyorlardı ne de doğru dürüst bir kadroları vardı. Padişahı tahttan indirmeye soyunduklarında olsun, ister iktidarı ele geçirdiklerimde ister savaşı kaybettiklerinde kadr sorununu hep tartışmışlardır. Ancak İtihatçıların içine düştüğü bataklıktan kimse ders almamıştır. Cumhuriyeti kuranların da en büyük sorunu yetenekli, becerikli, bilgili ve deneyimli devlet adamı eksikliğidir. Cumhuriyetin kuruluşundan dokuz yıl sonra, 1931’de Yakup Kadri ve Şevket Süreyya Aydemir önderliğinde ve Kadro dergisinin çevresinde toplananlar cumhuriyeti düşünsel (teorik) bir temele oturtmaya çalışmışlardı. Buldukları sol ulusalcılık ne ülkenin ne de milletinin bünyesine uymuş, zaman içinde kadro harfeketi de kadrocular da dağılıp gitmişti.
Bu gün Tayip Bey ya/ya da AK Partinin “gitmesini” isteyenlerle İttihatçılar arasında neredeyse hiç bir fark yok:
“Tayyip Erdoğan gitsin!
“Sonra?
“Ne demek sonra?
“Kim gelsin?
“Canım o gitsin de kim gelirse gelsin.
“Kemal Kılıçdaroğlu?
“Aman abi o gelmesin mahvoluruz...
“Devlet Bahçeli?
“Hayır efendim!
“Süleyman Demirel’i getirebiliriz ya da Mesut Yılmaz’ı...
“Abi sen delirdin mi?!”
“Yani sizinkisi, ‘benden sonra tufan ya da devlet başa kuzgun leşe!’ Ne plan, ne program, ne kadro...”
Bu gün buna benzer akille ergen kafa arasındaki abuk konuşma inanın birçok yerde yapılıyor. Tayyip Bey’in gitmesini isteyenlerin neredeyse tek dişe dokunur gerekçesi “çok uzun süredir iktidarda olması!” Ancak böyle bir gerekçe demokrasilerde yoktur. Millet oyunu verir yöneticilerini seçer. O gitsin bu kalsın kararını yalnız millet verebilir. Bakınız, Gezi Parkı, öğrenci evleri tartışmaları, dershaneler ve 17 Aralık süreci raslantı değildir. Bunlar hükümeti köşeye sıkıştırmak, Başbakanı istifaya zorlamak için sahnelenen bir dizi, kötü yazılmış ve oynanmış oyundur! Yalnız Tayyip Bey şapka giymediğinden şapkasını alıp gitmemiştir!
Tayyip Erdoğan, Mustafa Kemal’in başardığı ancak 27 Mayıs 1960’da yerle bir olan askeri siyaset sahnesinden çıkarıp kışlasına gönderme eylemini tekrarlayabilen tek devlet adamıdır. Bu gün asker siyaset arenasında boy gösterip kılıç şakırdatmıyorsa bu Tayyip Erdoğan’ın başarısıdır, başkasının değil. Milleti kışkırtmaya soyunanlar asker ortalıkta dolansaydı, inanın, çoktan darbe duasına çıkmışlardı bile! Ve Tayyip Bey’in “iktidar sadece milletle paylaşılır başkası ya da başkalarıyla değil. Yetki ancak halktan alınır!” söylemi bu gün Türkiye’de gerçek anlamda tek devlet adamı olduğunun somut bir göstergesidir; o kadar!!