Beşiktaş şampiyonluk yolunda önemli bir kaza geçirdi ama; işin sevindirici tarafı, kaybedilen puanlar için felaket tellallığı yapılmamasıydı. Medya genel olarak, konuyu bir iş kazası çerçevesinde ele aldı ki, yüzde yüz doğru... Ama kafanın yarılmaması için, şantiyede baret takmak gerekir. O eksik kaldı.
Ben de maç yazımda, 2-2'lik skor için; "Hesap sorulması gerektiğine inanmıyorum" demiştim. Ağır eleştirmedim. Çünkü, maç içinde yapılması gerekenleri yapmaya çalışan bir Beşiktaş vardı. Sonucu kabullenmeyen, skorun üstesinden gelmek için var gücünü ortaya koyan bir takım gerçeğinden söz ediyoruz. Yani o kayıp 2 puan; oyuna/maça/hedefe saygısını ve ciddiyetini kaybetmiş lakayt bir kadro görüntüsünün sonucu değildi.
Fakat gene de, sorgulanması/irdelenmesi/sonuca bağlanması gereken noktalar da yok değil... Mesela, Marcelo'nun sakatlanıp çıkmasından sonra; savunmanın yaşadığı kırılganlık, biraz tuhaf kaçtı. Demek ki bu konuda tam bütünlük sağlanamamış. Kişiye bağlı kalınmış... Bu sorunun çözülmesi, savunma güvenliğinin daha çok ilkesel bir bütünlükle halledilmesi gerekiyor. Sadece Marcelo'nun çıkışıyla derin sorunlar yaşamak, ciddi bir durumdur. Savunma kişiye bağlı olmaktan kurtarılmalıdır.
***
Sosa'nın gidişinden sonra; Oğuzhan-Tolgay ikilisi, orta sahanın orkestra şefliği konusunda da tam randımana oturamadı. Özellikle Oğuzhan; geçmiş- teki yeterlilik görüntüsünden uzaklaşan bir seyir içinde... Daha fazla sorumluluk istemeli/yüklenmeli/sergilemelidir. Bunlardan kaçınır gibi bir hali var.
Şu ana kadar sahip olduğu kariyerini yeterli düzeyde/önemde/kıvamda görüp; "Olacağım kadar oldum" tatmin duygusuyla, gelişimine karşı özenini kaybetmiş durumda... Birileri ona, yeni hedef koordinatları vermeli.
Şenol Güneş hoca bir ara, filozozof görünme içgüdüsüyle; felsefe parçalamaya gayret gösteriyordu. Bu uç tarafını törpüledi, makul/mantıklı/mesafeli bir noktaya getirdi. Normalleşti...
Hatta maçları değerlendiren konuşmaları, hem gerçekçilik hem derinlik kazandı. Böyle kalsın.