Biz seferle yükümlüyüz, zaferle değil.
Hayat iman ve cihattan ibarettir.
Zaferler bizi şımartmaz.
Yenilgiler bizi ümitsizliğe sevk etmez.
Hayat bizim için bir imtihandır.
Kâh zaferle imtihan ediliriz. Kâh yenilgiyle. Biliriz ki Bedir de bir imtihandır. Uhud da...
Biliriz ki zaferin/galibiyetin sahibi Allah’tır. Kim ki zaferi kendinden bilir mağrurlanırsa kaybeder. Başkalarının bedenleri üzerinde iktidar olmayı amaç edinenler yüreklerde tutunamazlar. Önce kendi yüreklerini kaybederler. Sonra hükmettikleri insanların yüreklerini... Yenilgi anlarında kaçıp gidenler, gücü nerde görürlerse oraya yönelenler bizim için kayıp sayılmazlar. Yüreklerinde kutsal bir amaç taşımayanlar kendilerini satarlar.
Bilesiniz ki kendini satan herkesi ve her şeyi satar. Kim ki siz güç ve iktidar sahibi iken karşınızda kul-köle gibi davranıyorsa bilesiniz ki ilkin o sizi satar. Davası olmayana kıymet verirseniz bilesiniz ki gün gelir o ihanet olarak döner size. Zafer anlarında yalakalık yapanlar en ufak bir yenilgi anında ya sizi terk edip giderler ya da yenilginin suçunu üstünüze yıkarlar.
Bu adamların “Ben demiştim!” diye başlayan öğütleri de eleştirileri de ziyadesiyle can sıkıcıdır. Pusuda bekleyen çakalların aklından medet umanlar temelli kaybederler.
Liderini anında hedef tahtasına oturtanlarla yol arkadaşlığı yapılamaz.
Kazanmak da kaybetmek de hayatın gerçeğidir. Kazanmayı dünyevi iktidarla sınırlı tutanlar bilsinler ki hayatı iman ve cihattan ibaret görmedikleri için kaybetmeye mahkûmdurlar. Kaybetmeyi eldeki bir makamın ve gücün kaybı olarak değerlendirenler bilesiniz ki yanınızda tutamayacağınız gevşek ve amaçsız insanlardır. Tek amaçları elde ettikleri güçle ve yaltaklandıkları güç sahipleri marifetiyle insanlara kibirle hükmetmek olan alçaklar size sadece kaybettirirler. Sadece güç ve makam verdiğinizde yanınızda duran insanlarla zorlu yola çıkılmaz. Bu tür insanların ihanetinden korkmamak lazım. Zira onların kaybı, çok daha yeni kazanımlar için olmazsa olmaz öneme sahiptir.
***
Bir seçimden çıktık. Elbette sonuçları üzerine konuşacağız, tartışacağız. Lakin dikkat etmemiz gereken hususlar var. Kırılgan bir dönemden geçiyoruz. Kırıp dökmeden beklenen değişimi ve yenilenmeyi sağlayacak söz ve davranışların sahibi olmazsak davamıza zarar veririz. İçimizdeki çürükler varsın gitsinler. Onlar gitmeden zaten güçlü bir biçimde var olamayız. Kendi köklerimiz üzerinden daha güçlü göğerebilmemiz için zararlı unsurları tasfiye etmek şart. Lakin her şeyin bir vakti var unutmayacağız. Asla başkalarını sevindirmemeliyiz. Kimse bizde yeis ve ümitsizlik görmemeli.
Bizi birbirimize kırdırmak isteyenlerin tezgâhlarını başlarına çalacak bir duruş sergilemeliyiz. Millet kimi başında görmek istiyorsa onlar gelecek. Millet ne diyorsa o olacak. Millete rağmen siyaset yapılmaz. Millete nankör diyen kibir abideleriyle yol arkadaşlığı yapılmaz.
Değişim milletin istediği doğrultuda olursa sefer zaferle neticelenir. Gayrısı hezimet olur. Şimdi birbirimizle kenetlenme vaktidir. Her birimiz kıymetliyiz. Lakin hiçbirimiz davamızdan daha kıymetli değiliz. Davası söz konusu olduğunda kendi nefsini kurban edemeyenlerle zafer elde edilemez. Değişim tasfiye değildir. Kendinden öncekileri tasfiye eden değişim süreçlerinin bizi bugünkü noktaya taşıdığını zinhar unutmayalım.
Milletimizin liderinden beklediği büyük değişim gerçekleştiğinde eminim ki eskisinden çok daha güçlü olacağız. O birileri sanmasınlar ki yıkıldık, çöktük biz. Biz bir başka bahar için yaprak döktük sadece. Köklerimiz sağlam bizim.
Liderimize güvenimiz sonsuz bizim. Ne ideallerimizden vazgeçeriz biz, ne de ideallerimizin güçlü temsilcisi olan liderimizden... Herkes bilsin ki Erdoğan yaşadığı sürece onunla beraberiz. Asıl şimdi sefer vaktidir!
Sefer Bismillah!