ABD’nin doğu sahillerini vuran Sandy kasırgası, başkanlık seçimlerine bir hafta kala Obama için son derece önemli bir sınav imkanı yarattı; Obama da bu sınavı başarıyla geçti.
Bu başarının ilk adımı, kasırga öncesi alınan önlemlerle atıldı. Uyarılar, tahminler ve olasılıklar kamuoyuna tek tek anlatıldı; abartılı bir ortam yaratıldığı yolundaki uyarılara kulak asmayan yönetim, bir tür seferberlik ilan etti. New York borsasının kapatılmasından metro kullanımının yasaklanmasına kadar çok geniş alanda bir dizi önlem alındı; bu önlemlerin halkın yararına olduğu da gayet usturuplu biçimde anlatıldı.
Kasırga geçip yıkımın bilançosu ortaya çıkmaya başlayınca, alınan önlemlerin ne ölçüde işe yaradığı konusu gündeme geldi; ilk yapılan da 2005’teki New Orleans’ı vuran Katrina kasırgası ile Sandy felaketini karşılaştırmak oldu. Buna göre, Sandy kasırgası gibi birinci değil üçüncü kategoride bir felaket olan ve Sandy’den daha dar bir alanı etkileyen Katrina, çok daha fazla yıkıma ve ölüme neden olmuş. Katrina, 1833 kişinin ölümüne ve 80 milyar dolarlık bir zarara yol açarken, Sandy kasırgası nedeniyle Karayipler dahil ölenlerin sayısı 200’ü geçmiyor; yarattığı zarar da borsanın kapanmasından doğan zarar dahil 30 milyar doları geçmiyor.
Kriz yönetimi
Katrina Kasırgası’nın olduğu dönemde G.W.Bush iktidardaydı ve gerek önlemlerin yetersizliği gerekse kasırga sonrasındaki kriz yönetimi konusunda çok eleştirilmiş, hatta yardımların ve kurtarma çalışmalarının son derece yavaş yapılmasının nedeni olarak Bush’un ‘fakir eyaletleri’ zaten gözden çıkarmış olmasıyla açıklanmıştı.
Kasırganın Obama hanesine katkı sağlamasına yol açan ikinci adım ise kriz yönetimi ile atıldı. Öncelikle belirtmek gerekir ki Obama bu felaketi partiler üstü bir konu olarak ele aldı, seçim yarışının malzemesi haline getirmedi. Rüzgar durur durmaz felaket alanlarına gitti ve bu gezilerini rakibi Romney’nin yakın destekçilerinden cumhuriyetçi New Jersey valisi ile birlikte gerçekleştirdi. Belki vali, alternatif bir ziyaret yapmayı akıl edememiş, Türkiye’deki 29 Ekim kutlamalarını izleme imkanı bulamamıştır. Ama belki de bu tür olayların memleket meselesi olduğu konusunda valinin kuşkusu yoktur ve acıları oya dönüştürme eğilimine girmeyen bir siyasi kültürün etkisi altındadır.
Obama’nın prestijini artıracak üçüncü adım ise başkanın bizzat mağdurların elini tutması olarak özetlenebilir. Topluma dokunmak denen şey bu olsa gerek.
Yurttaş önceliği
Obama, büyük bir kriz karşısında bir başkanın yapması gereken ne varsa yapmış görünürken iyi ki bu dönemde Romney iktidarda değildi diye düşünmeyi sağlayacak girişimi basın üstlendi denebilir. Birçok yayın kuruluşu, Romney’nin afet bölgesini hemen ziyaret etmemesini ve seçim kampanyaları sırasında ‘devlet fonları’ konusuna yönelttiği eleştirileri mercek altına aldı. Romney, Obama’yı kapitalizmin ilkelerinden uzaklaşmakla, sosyal devlet anlayışına yaklaşmakla, ha gayret sosyalist olmakla suçlayacak hale gelmişti. Bu çerçevede, kendisi iktidara geldiğinde Federal Acil Durum Yönetme Ajansı’nı kapatacağını zira bu tür fonların bütçe açığına yol açtığını açıklamıştı.
Bugün Obama bu fon sayesinde zarar gören vatandaşlarının mağduriyetlerini karşılayacak. Rakibi tarafından ‘gereksiz’ ve hatta ‘zararlı’ görülen bir kuruluşun ne işe yaradığı muhtemelen bundan daha iyi bir örnekle anlatılamazdı.
G.W.Bush’un iktidarı kaybetmesindeki nedenlerden biri Katrina adlı bir kasırga olurken, Obama’ya da bir başka kadın, Sandy, yeniden iktidar getirebilir. Allah’ın işi.