Maçın ilk 10 dakikası içinde, Kasımpaşa fırtına gibiydi. Trezeguet, rakip ceza alanı içindeki etkili hareketleriyle; savunma oyuncularını manyak etti, maymun etti... Etrafını saran 3-4 G.Saraylıya rağmen, hepsini parmağında oynattı. Üstelik golünü de attı.
Sarı-kırmızılılar; bu ilk on dakikalık süre içinde şaşkın/dağınık/bağlantısızdı. Ama çabuk toparlandı ve 5-6 dakika içinde attığı iki golle, hem duruma hem skora el koydu.
Kasımpaşa şık ve şok başlangıcının ardından, tabelada çarçabuk geride kalınca; özgüven kaybına uğradı. Hem etki alanı daraldı, hem etki gücü düştü. Böylece G.Saray, Kasımpaşa’yla çok rahat baş eder hale geldi. İşler iyi gitti.
***
Feghouli ve Belhanda, “Yeterli istek ve ciddiyette oynamadıkları” yönündeki geçmiş eleştirileri çöpe atan bir heves/dinamizm/beceri içindeydi. Belhanda’nın beraberliği getiren füzesi şahane, Feghouli’nin üç golü de, ince ve usta işi marifetlerdi. Sanki sanat resitaliydi.
Her zaman sakin-efendi bir futbolcu portresi çizen Linnes; fazla göze girmeyen basit ama faydalı futboluyla, işini düzgün ve edepli yapan birisi... Tribün değil, takım adamı.
***
G.Saray’ın dünkü başarısı, takım oyunun getirdiği bir sonuçtan çok; bazı futbolcuların kişisel beceri/hırs/inat ve arzu dolu oluşlarından kaynaklandı. Bu e ksiklikse, böyle bir eksikliği vardı. Sistem değil, istem çalıştı!
Kasımpaşa oyuna çabuk küstü. Arkaya arkaya yediği gollerin şok etkisinden bir türlü kurtulamadı. Başlardaki temposunu bir daha hiç yakalayamadı. Mustafa Denizli gibi kurt bir hocanın futbolcuları, böyle amatörce oyundan düşmemeliydi.