Leyla ile Mecnun, İşler Güçler gibi başarılı dizilerle ismini duyuran Sadi Celil Cengiz, çocukluğunun geçtiği Samsun, Çarşamba’yı yeni filmi Olaylar Olaylar’da anlattı.
Sadi Celil Cengiz, İşler Güçler gibi dizilerle popüler oldu. Daha sonra hatırı sayılacak sinema filminde yer aldı. Bu hafta vizyona giren Olaylar Olaylar filmi ise Cengiz için başka bir öneme de sahip. Filmin senaryosunu da yazan oyuncu, kendi küçüklüğünden alıntılar da yaptığını, büyüdüğü Çarşamba’yı filmin mekanı olarak kullandığını anlatıyor. Babasının Çarşambaspor’un eski teknik direktörü olduğunu söyleyen Cengiz, “Filmi izleyen herkes salondan mutlu ayrılacak, garanti veririm” diyor.
- Filmin senaryosunu siz yazmışsınız...
2011 yılında henüz ünlenmiş biri olmadan önce, kendi kendime çabaladığım dönemlerde yazdım. Başta televizyon filmi olarak düşünmüştüm. Düşük bütçeli ve kendi içinde bir film. Bu yüzden işe en çok bildiğim yerden, kendi memleketimden başladım ve oranın insanlarını anlatmaya çalıştım. Mekan olarak da prodüksiyon anlamında beni zorlamayacak, küçük bütçeli bir proje tasarladım. Araya zaman girdi tabii, yıllar sonra bir yapımcı bunu sinema filmi yapmak istedi.
- Hikaye nereden çıktı?
Ben o dönemler bir uydu kanalında televizyon programı hazırlıyordum. Kanal 20 metrekare bir yerdi. Bana 90’lı yerel radyo ve televizyonların kurulmaya başlandığı zamanları anımsattı. Babam da o dönem Çarşambaspor’un teknik direktörüydü, çıkardı bazen televizyona, onu izlerdik. O dönemin yerel televizyonlarıyla ilgili bir heyecanı vardı. Ben onu bu döneme taşıyıp yerel televizyonun o bölgede yarattığı heyecanla ilgili bir film yapmak istedim.
- Önce fen lisesini sonra da İşletme’yi bitirmişsiniz. Böyle bir öğrenim geçmişiniz varken sonrasında nasıl oyunculuğu tercih ettiniz?
Konservatuar sınavına girdim, kazanamadım. Ama oyunculuğu bırakmadım. Yüksek lisansım da sinema televizyon ayrıca. Zaten televizyonda dizilerde oynamaya başlamadan önce de kısa filmler yazıp yönetiyordum. Birkaç tanesi festivallerden ödüller almıştı. Bu işte deneyimliydim az çok. Oradan da tanışıklığım olan insanların vesilesiyle tekrar oyunculuğa başladım. Ondan öncesi de zaten tiyatro ve başarısız konservatuar girişimleri.
Gişe beklentisi olan bir film
- Olaylar Olaylar filminin senaryosunu yazdınız fakat filmi yönetmediniz, neden? Sonuçta filmin yönetmeninin de ilk uzun metraj denemesi.
Tek seferde hepsini birden yüklenmek istemedim. Bir de benim yazdığım senaryolar genelde komedi senaryoları değil. Gişe beklentisi olan bir filmdi bu. Osman’ın (Taşçı) her ne kadar ilk uzun metrajı olsa da daha önce çektiği dizileri vardı. Daha önce onunla çalışmıştık. Hem kıyaslanamaz bir tecrübe farkımız vardı. Bu yüzden onun çekmesinin daha iyi olacağına inandık.
- Cast’ı oluştururken sizin de bir etkiniz oldu mu? Cast nasıl hazırlandı?
Cast, yapımcı, senarist, yönetmen arasında bir üçgen şeklinde hazırlanır. Mesela ben bu senaryoyu yazarken Fırat Tanış’la henüz tanışmıyordum, televizyondan tanıyordum. Onu düşünerek yazdığım için karakterin adı bile Fırat’tı. Yıllar sonra tanıştık ve ben sordum “Değiştirelim mi” diye o da “Değiştirmesek de olur” dedi. Bu beni çok mutlu etti, sonuçta hayalim gerçekleşmişti. Onun dışında Burak (Satıbol) Abi’ye sorduk o da yer aldı, başka arkadaşlarım da var. Tabii ki cast’la ilgili bir insiyatif kullandık.
- Benim size sormadığım ama sizin izleyici için söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Valla gitsinler, çok eğlenecekler bence, bir tat bulacaklar, özellikle o yıllarda taşrada doğup büyümüş olanlar o dönemi yeniden yaşayacaklar. İzleyen herkesin filmden memnun ayrılacağına eminim.
Herkes filmden tebessümle ayrılacak
- Filmin seyirci tarafından nasıl karşılanacağını düşünüyorsunuz?
İzleyenin memnun kalacağından eminim. Karakterleri her saniye espri yapan karakterler değil, film de her saniye kahkahalarla izlenecek bir film değil, ancak bir durum komedisi. Zaten iddiamız komedi filmi, komedi olmasa neden yapalım. O anlamda çizginin bir tık dışında olduğunu düşünüyorum. Filmden çıkan herkesin yüzünde bir tebessümle ayrılacağına inanıyorum. Onun dışında Karadeniz’de, Samsun’da kendine has bir ilçe anlattım, Çarşamba, bence bu ilgilerini çekebilir.
Cinsiyetçiliğe karşıyım
- Komedinin küfüre yüklenmesi ne kadar doğru sizce?
Argo sinemanın konusu değil, bütün hayatta olan bir şey. Sonuçta sinema da hayata değer, bunu yansıtmakta bir sorun görmüyorum ancak tamamen cinsiyetçi bir konumdan gidip hiç olumsuzlamadan tekrar tekrar devam ettirilmesi bir rahatsızlık oluşturuyor tabii ki.
Artık sinema üst sınıfa hitap ediyor
- 2000 sonrası komedi ile Yeşilçam dönemi komedi arasında fark var. Yeşilçam’da trajikomediydi, 2000 sonrası filmler daha absürt. Sizin kişisel tercihiniz nedir?
Aslında biz siyasetten çok korkutulmuş bir nesiliz 2000 sonrasında komedideki değişim bundan kaynaklanıyor. Sınıf farkına değinen bir yanı vardı Yeşilçam’ın. Sinema, alt sınıfların da izlediği daha ucuz bir şey olduğu için onların da dertlerine değinen filmler yapılıyordu. Artık sinema daha üst sınıfa hitap eden bir şeye dönüştü. Dolayısıyla sınıf meselesi birincil meseleleri olmadığından onlara göre mizah yapılıyor.