Cumhurbaşkanı Erdoğan dün TBMM AK Parti Grubuna hitaben tarihi öneme sahip, mesajlarla örülü çok güçlü bir konuşma yaptı. Konuşmanın çerçevesi ve içeriği kadar taşıdığı duygu da güçlü ve etkiliydi. Samimiydi çünkü.
Retoriğin gücünden bahsetmiyorum sadece. Her bir başlık hakikatle bağı dolayısıyla isabetle erişti gönüllere ve zihinlere.
Nitekim peş peşe meydana gelen üzücü kazalara, 2025 bütçesine, asgari ücrete, Cumhur İttifakının ahengine ve muhalefet eleştirilerine yer verdiği kısımları çıkarırsak konuşmanın hemen hemen tamamını Suriye zaferine ve bundan sonraki sürece ayırmıştı Cumhurbaşkanı.
KÜRSÜDE FETİH SURESİ
Sözlerine "13 yıllık mücadelenin ardından muhteşem ve muazzam bir zafere imza atan Suriyeli kardeşlerimizi kemal-i hürmetle selamlıyorum" diye başlayan Erdoğan ardından Fetih Suresi'nin ilk ayetlerini okudu.
Ve şükretti: "Suriyeli mazlumlarla birlikte milletimizi de bu şanlı zaferin sevincine ortak eden Rabbimize hamdüsenalar ediyorum. Bizleri bugünlere eriştiren, Suriye'nin özgürlüğe kavuştuğunu bizlere dünya gözüyle gösteren Rabb'imize şükürler olsun".
ANKARA'DAN ARAPLARA ÇAĞRI
Erdoğan'ın -bilhassa son aylarda- her sözü, her hamlesi küresel manada en fazla takip edilen lider olduğuna şüphe yok.
Batı dünyası gibi İslam dünyası da dikkatle izliyor onu. Kuran-ı Kerim'den yaptığı alıntıların, merhamet ve adalet, muhacir ve ensar kavramlarına yaptığı atıfların asıl karşılığı Müslüman kamuoyunda var çünkü.
Tam da bu yüzden Suriye'nin yeniden ayağa kalkması için gerekli olan 500 milyar doların temini konusunda Arap ülkelerinin uluslararası topluma liderlik etmesini istedi Cumhurbaşkanı.
KALICI BİR REFAH VE FELAH İÇİN
Ankara bu çağrısını sadece dini referanslara dayandırmıyor. Rasyonel bir okumayla muhatap ülkelere "kalıcı bir refah ve felah için coğrafyanın topyekun iyileşmesi" gerektiğini anlatıyor.
Özgür Suriye'deki yeni yönetimi desteklememenin sonuçlarının yeni bir istikrarsızlık üreteceğini ve kendilerini de dibe çekeceğini hatırlatıyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın önce Doha'da, sonra Şam'da verdiği mesajlar tam da bu yöndeydi.
COĞRAFYA UYANIYOR, DİLE GELİYOR
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Suriye'nin "kardan aydınlık" zaferini kutlarken Kerkük'ten bir alıntı da yaptı. Irak Türkmen'i merhum Abdurrahman Kızılay'ın (-ki Kerkük türkülerinin derlenmesinde, Türkiye'de bilinip okunmasında çok önemli bir kaynaktır kendisi) sözleriyle tanınan "altın hızma mülayim" türküsünün nakarat kısmıydı yaptığı alıntı.
Şöyle dedi Cumhurbaşkanı: "O güzel Kerkük türküsünde diyor ya; 'Gün gördüm, günler gördüm, seni gördüm, şad oldum...' Biz de Halep'te, Şam'da, Hama'da, Humus'ta, Dera'da, Menbiç'te Özgür Suriye bayrağı ile ay-yıldızlı bayrağımızı yan yana gördükçe şad oluyoruz".
Kerkük'ün adının Şam'la Halep'le Humus'la Hama'yla birlikte aynı cümlede geçmesinin güzelliğini fark ettiniz mi? Coğrafya uyanıyor, dile geliyor.
CUMHURBAŞKANI'NDAN MİLLETVEKİLLERİNE
Cumhurbaşkanı TBMM'deki dünkü konuşmasında CHP'nin başını çektiği muhalefetin bitik dış politik tutumlarına da hak ettiği şekilde yer verdi. Bir manada Genel kurul oturumlarına katılacak ve muhalefetin çirkin müdahalelerine muhatap olacak AK Parti milletvekillerine veriye dayalı bir perspektif çizdi.
Malum olduğu üzere CHP Karabağ, Libya ve Doğu Akdeniz'de olduğu gibi Suriye'de de son derece isabetsiz, vizyonsuz ve kalpsiz politikalarıyla öne çıktı. 13 yıl boyunca yanlış yerde durduğu yetmezmiş gibi son yirmi günde de yanlış üzerine yanlış yapıyor CHP. Ama bir yandan da Meclis'te gerçekleri manipüle etmeye, kardan beyaz Suriye zaferini lekelemeye çalışıyor.
"Bir kuru sözle dahi Suriye halkını tebrik edemeyenlere, Esad'ın devrilmesinden rahatsız olanlara acıyarak bakıyoruz" dedi Cumhurbaşkanı.
CHP'NİN BAAS KAFASI
Baksanıza kaç gündür kararmış suratlarla, dişlerini gıcırdatarak konuşuyor muhalefet partileri. Muhalefet medyası daha da fena, karalar bağlamış durumdalar.
Devrimin lideri Ahmet El Şara'nın kravatına laf ediyorlar utanmadan. "Takım elbise giydin diye seni medeni saymayız" demeye getiriyorlar.
Tipik CHP zihniyeti işte. Baas zihniyeti. Gardırop laikçiliği... Esad gibi batılı görünür, etekleri uçuşan bir eş seçerseniz muhaliflerinizi asit kuyusunda eritseniz de sorun olmaz bu kafaya göre.
Ama namaz kılıyorsanız, bir de sakalınız varsa "Allah'tan intikamsız bir zafer istedik, nasip oldu" demenizin, azınlıkların haklarını ilk günden teminat altına almanızın, nüfusun yüzde 10'nu oluşturan Hıristiyanlar için Noel'i resmi tatil ilan etmenizin falan bir anlamı yok. "Cihatçısın sen, cihatçı kal" mankafalılığı sürer gider.