Suriye Kürtlerinin önde gelen partilerinden PYD’nin Eşbaşkanı Salih Müslim, Rojava’da üç kantonun aldığı kararların “bağımsızlık ilanı” olarak değerlendirilmemesi gerektiğinin ısrarla altını çiziyor.
Salih Müslim’e telefonla ulaştığımda Brüksel’de toplantıda olduğunu söyledi.
“Rojava’da üç kantonun bağımsızlık ilanıyla ilgili olarak sorularım vardı” diyerek telefon röportajımıza hazırlanırken, ısrarlı bir şekilde düzeltti:
“Bağımsızlık ilanı dememek gerekiyor. Orada bir geçici yönetim kararı alındı. Bir yıldır, merkezi yönetimden kopmuştu. Selefi grupların saldırıları oluyordu. Birçok insan yerlerinden ayrılarak bizim oraya geldi. Bir düzene sokmak için, halkın ihtiyaçlarını karşılamak için bu karar alındı. Geçici olarak kanton ilan edildi. Evin içini düzene sokmak olarak da yorumlayabilirsiniz.”
Salih Müslim’e göre, söz konusu karar 2 milyon kişinin yer aldığı bir bölgeyi kapsıyor.
Müslim, Suriye Kürt bölgesinin nüfusunu ise 3 milyon olarak veriyor.
PYD Başkanı, yaz aylarında iki kez ziyaret etmiş olduğu Ankara ile de bu planlarını paylaştıklarını ifade ederken “Selefi grupların oluşturduğu tehdit dikkate alındığında, bu karar Türkiye’nin de lehinedir” dedi.
Suriye için politik bir çözüm bulunana kadar uygulanacak geçici bir çözüm olduğuna ve alınan kararın “bağımsızlık ilanı” olarak nitelenmemesi gerektiğini konuşmasında üç kez tekrarlayan Salih Müslim, bu çözümün ufukta görünmediğinin de altını çizdi. Bir haftadır Cenevre’de devam eden görüşmelerden umutsuzluğunu saklamayan Salih Müslim, görüşme masasında temsiliyete ilişkin itirazlarını da ifade etti.
Irak Kürt bölgesel Yönetimi ve Mesut Barzani ile yaşadıkları gerilimleri hatırlattığımız zaman da “küçük kardeş ile büyük kardeş arasındaki sorunlar bunlar” diyerek, yaşanan gerilimin çözülebileceği işaretini verdi.
Müslim, Türkiye’ye gelme planlarının olup olmadığına yönelik sorumuza karşılık olarak da Türkiye ile diyalogdan yana olduklarının altını çizerek cevap verdi.
Neden “otoriter” demiyorsunuz?
Hafta başında Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande Türkiye’yi ziyaret etti. Hal böyle olunca Fransız basınının projektörleri de buraya döndü. Bu çerçevede France 24 kanalında düzenlenen bir programa katıldım. Program öncesi arayan Fransız gazeteci ile aramızda geçen diyalogu da yazmadan geçemeyeceğim.
“Başbakan Erdoğan’ın otoriter olduğu söyleniyor. Bu görüşe katılıyor musunuz?
- Hayır katılmıyorum.
- Neden katılmıyorsunuz?
- Çünkü öyle düşünmüyorum.
- Neden düşünmüyorsunuz?
- Ama bu nasıl önyargılı bir soru sorma şeklidir. Ben size “Fransa’nın Orta Afrika’da ne işi var? Yoksa koloniyalist amaçlarınız mı var?” diye sorsam önyargılı bulmaz mısınız?”
Programda Türkiye’de kadın haklarına ilişkin endişe duyup duymadığım sorulunca da Fransa’da yaşadığım 11 yıl boyunca bir göçmen kadın olarak başta anneliğimle ilgili olmak üzere uğradığım haksızlıklar gözümün önünden geçti:
“11 yıl sizin kadın ‘hak’larınızı yeterince tattığım için memleketimden asla endişe duymuyorum.”