Rusya garip bir rakip... Son Dünya Kupası’nın evsahibi olarak, hazırlık maçlarında şaşırtıcı ve kötü sonuçlar aldı. Ama kupa başlayınca, sergilediği ani ve uzun soluklu yüksek tempo; bu kez doping uyguladığı tartışmalarını başlattı.
Rusya ile, işte bu kupanın hem öncesinde hem de sonrasında karşılaştık. İlkinde berabere kaldık, dün gece de neredeyse oyuna yenik başladık. Konuk ekip takım oyunundan güzel örnekler sunarken, biz biraz gelişi güzel sokuluyorduk. Yediğimiz gol, bu açık farkın inandırıcı belgesi oldu. Zaten devre bitmeden; neredeyse ikincisini de yiyorduk.
Bizim ise, ataklarımız olsa da; pozisyonumuz yoktu. Zayıf, sönük ve etkisizdik. Buna rağmen, (Devre bitimine doğru) Serdar Aziz’le sert ve güzel bir gol bulduk.
***
Benim kafamı karıştıran şu oldu... Serdar Aziz; Galatasaray’da ligin son 3 haftasında, (Sakat olduğu gerekçesi altında) kadroda yer almadı. 3 hafta oynamayan birisi, milli takımda nasıl oynuyor? Demek ki, bazı gazetelerin yazdığı gibi; ortada sakatlık dışında başka ve çok ciddi bir sorun var. Kulüp sorunun varlığını yalanlasa da, konunun bu tarafı netleşti. Onu öğrendik.
Neyse... İşimize/maçımıza/milli takım kaderimize bakalım. Evet, devre bitmeden gol atıp eşitliği sağladık ama; sergilediğimiz futbolun umut yüklü olduğunu söyleyemeyiz. Golün güzel olması, takımın da güzel olduğunu onaylatmıyor.
***
Bu tespit doğru olmalı ki, ikinci yarının hemen başında; acemice/amatör işi basit bir gol yiyerek, tekrar geriye düştük. Temel kural... Takım değilsen, takım olan senin önüne geçer. İkinci yarıda toparlanma eğilimleri bile, sonuç getirmedi.