Şeyh kılığındaki istismarcı, tasavvuf ve din düşmanlarına ve de din ve tasavvuf gerçeğini hakkıyla bilmeyen kimi Müslümanlara öyle bir kapı araladı ki; hani bir deli kuyuya bir taş atmış da kırk akıllı çıkaramamış ya, aynen öyle bir sürece girdik.
Aynı süreci cemaat adı altında emperyalizmin uşaklığını yapıp kanlı darbeye girişecek kadar yoldan çıkmış örgüt de yaşattı bu ülkeye.
Fırsat bu fırsat önüne gelen cemaat ve tarikat diyerek dindar kesime salvo üstüne salvo sallamaya başladı.
En son kadınların çıplak vücuduna yazı yazmak suretiyle güya tedavi eden istismarcı hakkında cinci hoca başlığıyla bir haber yayınlandı.
Tamam, bu istismarcılarla mücadele edelim.
Bu sahtekârların cezasını adalet versin tamam da, önüne gelen sarıklıyı hoca diye baş tacı edenleri nasıl koruyacaksınız, sorun burada.
Toplum din konusunda bu kadar cahil bırakılırsa böyle sahtekârların önüne geçilmesi daha büyük bir soruna dönüşüyor.
Onun için de topluma gerçek İslam’ı ilkokuldan itibaren öğretmek gerekir.
Tesettürün ne olduğunu bilen bir Müslüman kadın, hoca kılıklı sahtekârların da şeyhlik iddiasındaki ahlaksızların da istismarına maruz kalmaz!
Kalmaz!
Elbette herkes toplumu ve özellikle yakın çevresini sahtekârlara karşı uyarmalıdır.
Özellikle de dindar camia dini kullanan sahtekârlara karşı tepkisini koymakta gecikmemelidir.
Aslında gereken uyarılar da yapılıyor ama bu uyarıları duymayan, duysa da kaale almayanlar da var maalesef.
Benzer uyarıları yapanlar arasında eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan beyin ifadeleri dikkatimi celp etti.
Son derece haklı uyarılarının yanı sıra katılmadığım ilginç yorumlar da yaptı.
Büyük Ortadoğu Projesinin(BOP) özünün tarikat ve cemaatler üzerinden devlet kimliğinin yok edilmesi olduğunu belirterek iktidarı suçlaması ilginçti!
Oysa BOP doğmadan ölmüş bir projeydi.
Evet, Türkiye BOP’ta görev almıştı. Ama öyle iddia edildiği gibi batının bölge üzerindeki emellerine hizmet edecek hiçbir adım atmamıştı.
Türkiye BOP’ta ‘bölge ülkelerinin kalkınma ve demokratikleşme ihtiyaçlarına destek olabilecek her türlü yerel ve uluslar arası çabaya destek olmak’ için vardı. ‘BOP içinde stratejik ortaklık gibi bir kavram söz konusu olmayıp Türkiye’nin BOP girişimlerine yapmakta olduğu ve yapmayı öngördüğü katkı ve bu çerçevede izlemeyi öngördüğü hareket tarzı kamuoyunu açık süreçte şekillendirilmekte’ydi.
BOP ölü doğmuştu.
2004 yılında İsrail, vücudunun üçte ikisi tutmayan felçli Ahmed Yasin’i sabah camiye giderken füze atarak öldürdüğünde Başkan Erdoğan bunu bir terör eylemi olarak kınamış ve ‘Bu durum, Ortadoğu’daki barışın üzerine bomba olarak düşmüş ve barış için yol haritasını ortadan kaldırmıştır.’demişti. İşte o gün bitmiş bir projeydi BOP.
Tarikatlar sorunu BOP ile değil yasaklanarak yer alına itildiklerinde yani kontrol dışı kaldıklarında başlamıştı.
Fakat Tantan, Hizbullahçıların kadroya alınması için yasa çıkarıldığını iddia ederek, dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez hocayı da kimi Hizbullah derneklerin önünü açmak gibi alakasız bir şekilde itham etti.
Görmez hoca dün itibariyle avukatı aracılığıyla bu ithamı tekzip etti.
Tekzip etti ama ilginç olan içişleri bakanlığı yapmış bir siyasinin gerçekle bağdaşmayan yorumlar yapmasıydı.
Devlete küsmüş olan bölge halkını tekrar kazanmak için bölgedeki dini önderler imtihan ile diyanette görevlendirilmişti. Zannediyorum Tantan, ‘Bu bölgelerde mele denen dini eğitim düzeyi düşük insanlar göreve getirildi’ diyerek o uygulamayı eleştiriyordu. Oysa Diyanet, dini bilmeyenleri değil bilenleri, üstelik de ciddi biçimde imtihan ederek görevlendirmişti.
Tantan’ın aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanı olması hasebiyle iktidarı eleştirmesi gayet normaldir, anlayışla karşılanır. Ama benim tanıdığım kadarıyla Tantan objektif bir siyasetçiydi. BOP ve Görmez hoca konusundaki değerlendirmeleri bilgiye değil tahmine dayalı çıkarsama gibi geldi bana.
Görmez hocanın Tantan’ın iddialarını doğrulayacak bir icraata bulunmadığını yakından tanıdığım için biliyorum.
BOP konusunda ise 17 Haziran 2005 de vekil olduğum dönemde hükümete bir soru önergesi vererek BOP’u sormuştum ve 20 Şubat 2006 tarihinde hükümet bana resmen cevap vermişti.
Yukarda tırnak içinde aldığım cümleler o cevap içinde geçmekteydi.
BOP bahanesiyle bir yığın olumsuzluk hükümetin üzerine yıkılmaktadır.
Oysa BOP söylediğim gibi ölü doğmuş bir projedir.