False Flag”(Sahte Bayrak) askeri stratejinin en eski metotlarından biri. Deniz savaşlarında ortaya çıkmış. Savaş konumunuzu alana kadar göndere düşman bayrağı çekiyorsunuz, uygun bir anda o bayrağı indirip, gafil avlıyorsunuz. Yakın tarihimizden bugün de içimizi yakan bir örneği var: 1974 Kıbrıs Harekatı’nda Türk Hava Kuvvetleri, Kocatepe muhribini, Türk bayrağı çekmiş Yunan savaş gemisi sanıp, batırmıştı.
Günümüz teknolojisinde belli kara harekatlarında kullanılabilir bir yöntem, ama, asıl kullanıldığı yer, artık, “terörizm...”
Sahte Bayrak,devletlerin terörizmi o terör grubunun bile farkına varmadığı yolla kullanmasının adı...
Devletler, bunu, iki türlü yapıyorlar: 1- Söz konusu terör grubunun hedefindeki devlet, o grubu kısa zamanda yok etme olanağı olmasına rağmen yapmıyor, aksine, “derin devlet” unsurlarının terörist hareketin içine sızmasıyla toplumun terör algısının güçlenmesine ve bu yolla devletin “gayr-ı nizami güçlerinin” meşruiyet kazanmasını sağlıyor. Tipik örnek, 90’ların PKK ile mücadele eden Türkiye’sidir. 2- Hedef bir bölgede stratejik üstünlük sağlamak için bir terör grubunun oluşmasına ve güçlenmesine zaman tanıyor, bu stratejiyi o terör grubunun en üst yönetim birimlerinin bile anlamasına izin vermiyor, sonra o grubu kullanarak isteğine kavuşuyor. Örnek, IŞİD’dir.
Amerikan yapımı kriz...
IŞİD’in ilk kuruluş aşamasında Amerikan başta küresel istihbaratların katkısı olmayabilir, fakat bu tür bir terör örgütünün palazlanması için zaman tanınması, içine yapılan sızmalar ve her şeyin kontrollü kaosa dönüşmesi de, “Sahte Bayrak” harekatının bir parçası olarak kabul ediliyor. Erbil ve Kobani için savaşı göze alan, fakat, iş, Halep’e geldiğinde yan çizen ABD’nin IŞİD’i “Sahte Bayrak” olarak kullandığı açık bir gerçek. Örgüt, istediği zaman yok edebileceği fakat o ana kadar kullanabileceği kıvamda... 6-8 Ekim tarihlerinde Türkiye’ye yaşatılan -sözde- “Kobani ayaklanması” ve bu olaylar sırasında özellikle Van’da görüntülenen devlet içindeki paralel bir yapılanmaya mensup oldukları belirtilen polislerin kışkırtıcı tutumları da aynı harekatın bir parçası...
Bölgede, kendisinden bağımsız görünen terör gruplarını, ana stratejisi doğrultusunda birer “taktik eleman” olarak kullanan bir küresel güçle karşı karşıyayız... Sınırımızın öte yakasında gördüğümüz her farklı bayrak, bu strateji doğrultusunda “sahte” olabilir, “gerçek” olanı da saklayabilir...
İslamofobi’nin yeni kaynağı...
IŞİD’in varlığıyla, iki emperyalist hedefe hizmet etmesi dikkat çekici: 1- Amerika’ya, bir kez daha Ortadoğu’da geniş bir askeri manevra alanı yarattı, Kobani merkezli operasyonla “tüm Kürtler’in hamisi” rolünü güçlendirdi. Böylelikle, PKK’nın “Rojava Devrimi” dediği ve “anti-emperyalist/ Marksist” kimlik taşıdığını ileri sürdüğü bir “devrim”in emperyalist bir güç, ABD, tarafından kurtarılışına da şahit olduk. Che Guevara, bu işe ne derdi, bilemem. 2- Örgüt, benzerini, 1993-1996 arasındaki Yugoslavya Savaşı’nda faşist Sırp Çetnik çetelerinin Boşnak katliamında sergiledikleri vahşette gördüğümüz kıyımlarıyla dünya çapında İslamofobi’nin (Müslüman düşmanlığı) güçlenmesine neden oldu. 13 Kasım’da Berlin’de düzenlenen AGİT-Yahudi Düşmanlığı (anti-semitizm) konferansında konuşan ABD’nin, BM Daimi Temsilcisi Samantha Powers, “İsrail’in uygulamalarına karşı doğan tepkilerin Avrupa’da, anti-semitizme dönüşmesini mutlaka önlemeliyiz” diyordu. Aynı hassasiyeti, İsrail askerinin postalının girdiği Mescid-i Aksa saldırısında veya Avrupa’da artan İslam’a dönük saldırılarda göremiyoruz. “İsrail’in yaptıklarından Yahudiler sorumlu değildir” diyen zihniyet, dünyanın sünnet sahibi Müslümanlarını IŞİD’le bir tutmayı tercih edebiliyor.
İsrail’in şahinleri- Amerika’nın neo-conları arasında oynanan tehlikeli bir oyun bu, İslam’a karşı IŞİD vahşetini kullanarak besledikleri bu faşist hareketlerin yarın kimi vuracağını kimse bilemez...
IŞİD’in kuruluşunda, iddia edildiği gibi, CİA-MOSSAD-MI5 işbirliği olduğuna ilişkin tüm iddialar bu aşamada “komplo teorisinden” öteye gidemez. Ama, yaşanılan gerçek, örgütün, özellikle son bir yılda, bir “Sahte Bayrak” harekatının (aynı istihbarat kurumlarının kontrolünde) merkezine oturtulduğudur.
Neden ABD, Suriye için siyasi bir çözüm önermiyor? O bataklıkta IŞİD gidecek kullanılacak bir başka örgüt ortaya çıkacak...
Bu örnek,İmralı ve Kandil’açısından alarmdır. Yakın tarih, “Sahte Bayrak” olarak kullanılan örgütlerin kolay kullanılıp atıldığını işaret ediyor...Hele o bayrağın sopası, bir emperyalistin elindeyse...